İnsan geçen her günün neye yaradığını bilmezse ne anlar yaşamaktan? Bir amaç olmalı. Amaca ulaşma derdiyle belki zamanın nasıl geçtiği anlaşılamaz. Bilmem anlatabildim mi?
“Ben zaman içinde asılı kalmanın acısı içindeyim hep.”
Zaman zaman yaşam ölçüsünde önemli görülen olayların, yıkıntıların sonra nasıl önemini yitirdiğini, ufalandığını, olağan bir şeymiş gibi anımsandığını biliyordu. Denemişti, başından geçmişti çok.
Evden çıktığında ilk kez içinde derin bir boşluk hissetti. Ça lışmak, sınavlara girmek, uğraşmak, hepsi bitmişti artık. Yapıl ması gereken hiçbir şey kalmamıştı. Amaçsız, kamış gibi ortası boş, gereksiz bir insandı sanki. Eline geçen şeyin ne olduğunu kestiremiyordu. Lise mezunu. Ne büyük şey!
Kişi, yapacağı şeyin iyiliğini, doğruluğunu bilir, yine de çekinir kınanmaktan. Bu yüzden, aklının dilediği yolu değil, toplumun, toplumu istedikleri yöne sürükleyenlerin beğendiği, akıllıca bulduğu bir yolu tutturur.
Umursamadığından değildi Tahsin'in, derine kadar inmeğe ', değil,
omuz silkmeğe bile değmezdi bu iş. insan, kendi yalnızlığının kurtarıcısı olmalıydı önce. Kavak ağacı gibi dim dik, sallantılı, ama ayakta.