Şeyh Taceddin-i Hind-i Nakşibendi'nin Naciyetu'l kübrâ isimli eserinde bu konu şöyle açıklanmıştır; "Bazı şeyhlerin hakkı ancak güzel edebe uymakla ödenebilir. Şeyhe saygıyla davranmak onun hakkını vermek; saygısızlıkta bulunmak ise zarar etmek ve büyük kusurdur, Çünkü mürşide manevi babalık hakkı vardır."
Ben de diyorum ki: Manevi nispet Allah aşıklarının yanında maddi babalıktan daha şereflidir. Bu yakınlık Bilali Habeşi ve Selmanı Farisi hazretlerini ehli beyte dahil etti, amcalık bağı olan Ebu Talib de manevi nispetten uzak kıldı.
Bir mürid, mürşidi kâmili mükemmeli bulduğunda onunla beraberken ve ayrıyken edebi gözeterek ona malı ve canıyla hizmet etmesi gerekir. Eğer mürid edebe uymazsa feyiz kaçar; nur karanlığa dönüşür ve manevi ayrılık gelir çatar.
Yolumuz, ender bulunan yollardandır. Sapasağlamdır. Yolumuzun esası, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) sünnetlerine tâbi olmaktır.
Sahâbe-i kirâmın izlediği yolu takip etmektir. Beni bu yola, fazilet kapısından aldılar. Bu yolun başında veya sonunda, faziletten başka bir şey görmedim. Bu fazilet yoluna girip güzel işler yapmak, insana gönül huzuru verir, mânevi fetihler kazandırır. Çünkü peygamberimiz'in sünnetine uymak, en büyük ameldir.
Şah-ı Nakşibend (Kaddesallahu Sırrahü)
“Usûlsüz vusul olmaz” der büyüklerimiz. Vuslata talip olan tarikat erbablarının mutlaka okuması gereken bir kitap. Ayrıca ince bir kitap olmasına rağmen uzun uzun düşündürecek cümlelere sahip. Bir müridin başucu kitaplari arasında yerini almalı.. Muhabbetle ..
Zira teslim olmanın anlamı; " Her kim silahını efendisinin kapısına asarsa rahat eder " sözünden anlaşılmıştır.
Buradaki silahtan gaye, müridin çalışması ve şeyhinin nazar etmesidir.