"...hiçbir sanat dalını insanlar bu denli kolay sanmamıştır. Herkesin resim yapması, tiyatro oynaması, çalgı çalması, hatta türkü çağırması bile olağan değilken, her aklına esen şiir yazabilmektedir. ... Şiir yazmaya girişmemiş pek az kişi vardır. Yazdıklarının sanat yapıtı olduğunu sananların yüzdesi de şaşırtıcı ölçülerde çoktur. Burada garip bir durum ortaya çıkıyor. Öbür sanat dallarında, o türlerin yaratıcısı olmayı akıllarından bile geçirmeyen yüzbinlerce, milyonlarca seyirci, dinleyici varken, şiirin okuyucusu pek azdır. Hele 20-25 yaşlarını aştıktan sonra, eskiden şiirden bir şey anladıklarını sanıp, sevip okuyanlar da bu tutkularını gittikçe bir yana atarlar. Ne var ki, okuyucu sayısı gittikçe azalsa da yazanların sayısı aynı ölçüde azalmaz."
İlk ustam oldu benim halk
Belleğim de akıp giden ırmak...
Köylü diliyle türkü çağırdım
Onlarla gülüp ağlayarak.
İkinci ustamsa doğa
Şiirlerimde alın terim.
Bozkır türküsüyle doldu ciğerlerim.
Taşları düzleyen rüzgâr gibi
Doğayla yontuldu dizelerim.
Üçüncü ustamdı kadınlar.
Tekdüze yaşantıya.
Kaynar dururlar semaver gibi.
Onlar öğretti bana sevgiyi.
Gözleri çıra gibi yanar,
Ak badem olur tenleri,
Güvercin kanadına benzer elleri.
"Bütün büyük sanatçılar geleneği değiştirenlerdir. Örneğin şiirde Nâzım, Muhip,
Orhan Veli. Yaşar Kemal’in yaptığı da gelenekle ilgili değildir. Yukarda söylediğim bir konuya değineyim: Örneğin Veysel, şimdilerde dikkatimizi çekmeyen bir sürü şiirinde geleneği yinelediği için o şiirler unutulup gitmiştir. Daha da unutulur. Ama Toprak, Sazıma, Güzelliğin On Para Etmez, Yeni Mektup Aldım Gül Yüzlü Yardan, vb. gibi birkaç şiirinde geleneğe arkasını döndüğü için, bu yapıtlarıyla ölümsüz olmuştur. İçtenlikle belirteyim, ben Veysel’i halk şairi saymam. O bizler gibi bir şairdir."
Cahit Külebi’nin özellikle belirttiği “geleneği yinelemek” sözü ilgimizi çekmelidir. Yaratıcı olmadan, geleneği değiştirmeden, türkü ağızlarda dolaşmış bir sakızı yeniden çiğner gibi, eskilerin söylediğini yinelemek, o şiire yeni bir güç kazandırmıyor.