Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ağlamak ve Gülmek

İlhan Selçuk

Ağlamak ve Gülmek Sözleri ve Alıntıları

Ağlamak ve Gülmek sözleri ve alıntılarını, Ağlamak ve Gülmek kitap alıntılarını, Ağlamak ve Gülmek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlık tarihine göz attığımız zaman, toplumları çok uzun süre kralın ya da padişahın yönettiğini anlıyoruz. Adına kral dediğimiz adam egemenlik kaynağının Tanrı’dan geldiğini söylerdi. Eh, kral hazretleri yanına dizi dizi feodallerini, prenslerini, piskoposlarını, papazlarını da aldı mı, halk adına kim sesini çıkarabilir? Böylece devlet yönetimi yukarıdan aşağıya doğru biçimlenirdi. Devlet örgütünde politikacılar yoktu; görevliler ya da memurlar vardı. Bu piramidi yıkmak ve tersine çevirmek için yüzyıllar boyunca savaşımlar sürmüştür. Burjuva demokratik devrimiyle bir katı kabuk kırıldı; hiyerarşi bozuldu; aşağıdan yukarıya doğru bir yönetim biçimine adım adım yüründü. Siyasal partiler ve politikacılar işte bu sürecin ortaya çıkardığı kurumlar ve kişilerdir.
Onur insanın yüreğinde yaprak yaprak açan bir çiçektir.
Reklam
Ahmet Haşim’e sevmediği birisinin hastalandığı haberini vermişler; şair sormuş: -Nesi varmış? -Böbreğinde taş bulunmuş. Haşim demiş ki: -Kalbinden düşmüştür.
Çağımız insanı “insan yazgısı” ile “doğa yasası” arasındaki ayrımın bilincine varan kişidir.
Evrenin değişiminde değişmeyenin, değişimin egemenliği olduğunu bilmek;insan bilincinin çağdaş özüdür.
Sayfa 10 - Çağdaş YayınlarıKitabı okudu
Ama artık biliyoruz ki bağnazlık denen olgunun ardında çıkar ilişkileri yatmaktadır.
Sayfa 90 - Çağdaş Yayınları 6.basım Haziran 1987Kitabı okudu
Reklam
1580’lerde Danzig’de 4-6 parça kumaşı aynı anda dokuyan makinenin mucidi, bir sürü işçinin işsiz kalabileceğinden endişelenen belediye başkanı tarafından boğdurulmuş. Bu yeni makine, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde zaman zaman yasaklanmış ve kentlerin büyük meydanlarında yakılmış. Ancak 1765’te bu makineye resmi izin çıkabilmiş. 1580 ile 1765 arasında neredeyse iki yüzyıla yakın bir süre var. Biz baskı makinesinin Türkiye’ye Batı’dan 250 yıl sonra girebilmesine şaşıyoruz. Oysa Batı bağnazlık yüzünden neler çekmiş? En çarpıcı örnek Galile değil mi? Ama artık biliyoruz ki bağnazlık denen olgunun ardında çıkar ilişkileri yatmaktadır. Çoğu zaman bilimsel ve teknik devrim, yalnız egemenleri kaygılandırmakla kalmamış, emekçi kitlesini de korkutmuştur. Büyük bir yanılgıdır bu. Bilimsel ve teknik devrimle emekçinin geleceği arasında çelişki yoktur. Yeter ki toplumun yönetiminde ağır basan fikir, sermaye egemenlerine değil alınterine dönük olsun. Bu durumda teknolojinin yarattığı her yenilik halkın yararına kullanılacaktır.
Ellerimizden Öğreneceğimiz Çok Şey Var İnsan eli beş parmaklıdır. Başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı, serçe parmak. Ben küçücükken, annem elimin ayasını okşayarak bir tekerlemeye başlardı: -Bahçe bahçe bahçecik, buraya konmuş bir kuşçuk… Sonra başparmağımı tutardı: -Kuşu bu tutmuş. İşaret parmağımı tutardı: -Bu kesmiş… Orta parmağımı tutardı: -Bu pişirmiş… Yüzük parmağımı tutardı: -Bu yemiş… Serçe parmağımı tutardı. -Bu da “hani bana” diye bağırmış; bağırınca dövmüşler, dövmüşler, dövmüşler… İş bölümü üzerine çoğu çocuk annesinden ilk dersi böyle alır; biri tutacak, biri kesecek, biri pişirecek, biri yiyecek, hani bana diyeni dövecekler, dövecekler, dövecekler...
Bin çeşit el var… Kimi fildişinden oyulmuş gibidir… Kimi kaba saba… Kimi temiz… Kimi kirli… Özgürlüğün elleri nasırlıdır. Çünkü kralların saraylarını, derebeylerin şatolarını o yapmıştır. İnsanların yaşadığı evleri, geçtiği köprüleri o yapmıştır. Saban tutan o’dur, kalem tutan da o’dur. Özgürlüğün elleri binlerce yılın uğraşıyla nasırlanmıştır. Her kim ki özgürlüğü tanımak ister… Çalışmalıdır. Durmadan, dinlenmeden, usanmadan, yorulmadan, sakınmadan çalışmalıdır. Elleri nasırlaşmadan insan özgürlüğe hak kazanamaz. Her hak bir uğraşın ürünüdür.
Dünya sonsuzluğun içinde bir parantezdir.
Sayfa 21
64 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.