Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'de Modern Aile Fikrinin Oluşması

Ailenin Serencamı

Ahmet Murat Aytaç

Ailenin Serencamı Gönderileri

Ailenin Serencamı kitaplarını, Ailenin Serencamı sözleri ve alıntılarını, Ailenin Serencamı yazarlarını, Ailenin Serencamı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ailenin, her insanın içinde dünyaya geldiği ilk ve en doğal birlik biçimi olduğu genel bir kabul görür. Bu yüzden, insan ilişkilerinin bireysel düzeydeki ilk ve en temel kavranış biçimi, ailenin epistemolojik önceliğine dayanır. Dolayısıyla, insanlık tarihi boyunca uzun bir dönem aile ve insanların kurduğu diğer sosyal birlik biçimleri arasındaki benzerlikler ve benzemezlikler büyük dikkat çekmiş ve aile siyasal ve sosyal düşüncenin gelişmesinde çok önemli bir yere sahip olmuştur. Ancak toplumun modern kavranış biçimi, ortak yaşamı olanaklı kılan özelliklerin, basitçe aile yaşamına özgü özelliklerin daha büyük bir ölçekte yeniden ortaya çıkması olduğu inancına karşı çıkar. Bu anlayışa göre toplum,· aileden farklı bir birlik kurma biçimidir ve toplumsallık, aile yaşamıyla karşılaştırma içinde kavranamaz.
19. yüzyılda ortaya çıkan bu düşünüş biçimine göre toplum, devletten bağımsız bir varoluşa sahiptir ve toplumu düzenleyen yasaların işleyiş mantığı, devleti düzenleyen yasaların işleyiş mantığından farklıdır. Devletin yasaların insanların belli bir andaki uzlaşmasına dayanır ve insanın amaçlı eylemliliğine bağlı olarak doğar. Oysa toplum yasalar ki,devlet yasaları gibi icat edilmezler; onlar kendi başlarına işlerler. Bu bakımdan topluma bakış insan yapımı diğer yapılara bakıştan farklı olmalıdır ve halihazırda toplum içinde işleyen doğal düzenin yasalarını keşfetmeyi amaçlamalıdır.
Reklam
Modern düşünüşün doğuş aşamasında toplum kavramı esas olarak devlet sorununu açıklamak üzere kullanılan bir ara kavramdı. Egemen varlık olarak devlet sorunu, modern siyasal düşüncenin do­ğuş aşamasında fazlasıyla belirleyicidir. Modern siyasal dü­şünüşün ilk aşamalarında, toplum esas olarak devletin yasalarına bağlı ve devletin varlığından bağımsız bir varlığa sahip olmayan bir olgu olarak ele alınmıştı. Çünkü sadece bir devletin denetimindeki bir dünyanın ortak yaşamı olanaklı kılabileceğine inanılıyordu ve bu yüzden de siyaset, toplumun oluşmasının ön koşulu olarak kabul ediliyordu.
Sayfa 22
68 kuşağına dair...
Cumhuriyet tarihinde ilk defa, “büyüklerin” sözünü dinlemek yerine, kendi sözünü söyleyen ve siyasi programını uygulamak isteyen bir “çocuklar” kuşağı ortaya çıkmıştı. Gerçi, bu kuşağın kimi tutumları radikal modernizm, ulusçuluk gibi bazı yönlerden II. Meşrutiyet'teki öncellerini andırıyordu; ama taşıdığı toplumsal nitelik açısından yakın tarihimizde benzeri olmayan bir deneyimdi. Bu yüzden yarattığı tepki de çok büyük oldu ve siyasal tarihimizde önemli bir durak olduğu kabul edilen 12 Mart müdahalesiyle denetim altına alınmak istendi.
İçinde bulunduğumuz süreçte artık "mahallenin" neredeyse bütünüyle ortadan kalktığını, yerini "sokak"a bıraktığını müşahede ediyoruz. Yüz yüze insan ilişkilerinin, komşuluk dayanışmasının, Ahmet Hamdi'nin eserlerinde anlattığı o bir arada eğlenme ve kültürünün ortak mekânı olarak mahalle artık yok. Onun yerini, ünlü kişilerin adlarının veya bir sıra numarasının isim olarak verildiği, apartmanların birbirine dayandığı, ama insanların birbirine sırtlarını döndüğü bir toplaşma yeri olan ve sadece adres tarifi verdiğimiz zamanlarda adını andığımız sokaklar aldı.
Üniversite kapılarında bekleşen ve ebeveynlerinin yüksek beklentileri altında ezilen milyonlarca gencin içine sürüklendiği sıkıntılı ve bunalımlı ruh halini, kuşak çatışması mantığı içinden görerek her gencin içinden geçtiği "normal" bir buhran süreci olarak kabul etmekle biraz hafife almıyor muyuz?