Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam'da İlk Fitne ve Yahudiler Şiiliğin Doğuşu Alevilik Hakkında En Çok Sorulan Sorular

Alevilik Nedir ?

Mehmed Kırkıncı

Alevilik Nedir ? Gönderileri

Alevilik Nedir ? kitaplarını, Alevilik Nedir ? sözleri ve alıntılarını, Alevilik Nedir ? yazarlarını, Alevilik Nedir ? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biz Müslümanlar hudutsuz ve nihayetsiz olarak ancak Allah'ı severiz. Sonra Peygamberimizi (SAV) severiz.
Muhabbetullah, Allah-ü Teâlâ'nın kemâl ve cemâlini idrak ve takdir nisbetinde kalbte hâsıl olan bir nûrdur.
Reklam
Şiâ Şeyhi Hasan Sabbah bir kimseyi öldürtmek istediği zaman, bu gençlerden birisini çağırır, "Git filân kimseyi öldür, bu işi başarır gelirsen seni Cennet'e gönderirim. Eğer ölürsen meleklerimi gönderir seni Cennet'e aldırırım," derdi. Böylece Cennet aşkı ile yanıp tutuşan bu gençler, şeyhin bu emrini mutlak bir teslimiyetle yerine getirir, istenen adamı ne pahasına olursa olsun öldürürlerdi.
Hasan Sabbah Şia'nın Bâtıniye koluna mensup olup, Şia hareketinin gelmiş geçmiş en büyük bozguncularından biridir. Asya'da ilk defa kelimenin tam mânâsı ile anarşizmi o müesseseleştirmiştir. Alamut Kalesi'nde sistematik bir biçimde her türlü terör hareketlerini plânlamış, tatbik sahasına koymuştur.
İsmailiyye Fırkası: İrak'ta ortaya çıkmıştır. Bilâhare, Hindistan, Pakistan, İran ve Afrika'nın bazı bölgelerinde tutunmuştur. Bu mezheb sahiplerince din perdesi altında saltanat yolu açılmaya çalışılmış ve sonunda İbn-i Meymun'un torunlarından Ubeydullah isimli birinin başkanlığında bir devlet kurulmuş ve bu devlet bilâhare Şam'dan Fas'a kadar genişleyerek İmparatorluk haline gelmiştir. 270 sene hüküm sürdükten sonra, hicrî 567 senesinde yıkılmıştır. Bunlara, Bâtınîler de denir.
İmamiyye Fırkası: Onlara göre, Hz.Peygamber (SAV), Hz.Ali'yi (RA) bizzat imam tayin etmiştir. Müteâkip imamlarıda, Resûlüllah'ın vasiyeti gereği hep o seçer. Bunlar, imamet mertebesiyle nübüvvet mertebesini birbirine denk tutarlar. Şu farkla ki, imama vahiy gelmez, derler. Bu fırka mensupları daha ziyâde İran, Irak ve Pakistan'da taraftar bulmuştur. Azim bir hataları daha var ki, o da, sahâbeyi tekfire cür'et etmeleridir.
Reklam
Sebeiyye Fırkası: Kurucusu, Abdullah İbn-i Sebe'dir. Temel inançları; Hz.Ali'ye ve evlâtlarına ulûhiyet isnad etmektir. O'nun ölmediğini, aslında ölenin, O'nun kılığına giren bir şeytan olduğunu iddia ederler. Hz.Ali ise, göğe çıkmıştır. Gök gürlemesi O'nun sesi; şimşek çakması ise, O'nun kamçısının şakırtısıdır.
Mısır'da Sebeiyye Mezhebi nin kurulmasıyla tohumu atılan Şiîlik, İran'da yeşermeye, gelişmeye başladı. Ve bundan yirmiden fazla fırka (kol) türedi.
Üç sahâbî, Ramazan'ın 17'nci günü sabah namazını kıldıracakları sırada öldürüleceklerdi. Takdir-i İlâhî ile Hz.Muâviye ve Hz.Amr Îbnü'l-Âs bu suikastten kurtuldular. Fakat İbn-i Mülcem isimli suikastçı Hz.Ali'yi, şehadetine sebeb olan zehirli bir kılıç ile yaralamaya muvaffak oldu.
Bugün kavga eden mü'minler yarın barışabilir ve tekrar biraraya gelerek İslâm birliğini yeniden te'sis edebilirlerdi. Müslümanlar arasında tâ kıyamete kadar devam edebilecek bir ihtilâf çıkararak onları inanç yönünden parçalamak, hiziplere ayırmak icab ediyordu. Şimdi yapılacak en önemli iş, itikadları aslî çizgisinden saptırmak için dine hurafeler sokmak idi.
Reklam
Muharrem ayında Sıffîn'de karşı karşıya geldiler. Bununla beraber Hz.Ali (RA) ile Hz.Muâviye (RA) bu ayda harb etmemek için bir aylık bir mütareke yaptılar.
“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” Âyetin mânâ-yı işarîsiyle, bir mâsumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selâmeti için feda edilmez.
İbn-i Sebe, daha önce Basra, Mısır ve Küfe gibi merkezlerdeki adamlarına Hz.Âişe, Hz.Ali, Hz.Talha ve Hz.Zübeyr'in (R.A) imzalarıyla uydurma mektuplar göndermiş ve onlardan güya Hz.Osman'ın hilâfetten uzaklaştırılmasını istemişti.
Şöyle ki: Hıristiyanlığın esas temellerini yıkarak onun yerine kendi uydurma hurafelerini ikame etmek üzere âlim ve feylesof bir Yahudi olan Saul'u sahneye çıkardılar. Bu zeki Yahudi beyi, güya Hıristiyanlığı kabul ederek Pavlos ismini aldı ve kiliseye çekilerek uzun müddet inziva hayatı yaşadı. Hıristiyan dininin icablarını harfiyyen yerine getiriyor ve gitgide halkın itimadını kazanıyordu. Sonunda Hıristiyanların hüsn-ü zannına o derece mazhar oldu ki, kendisine bir havari gibi hürmet etmeye başladılar. Pavlos, bu hüsni zannı, Hıristiyanlığı bozmakta çok dessas bir şekilde kullanmasını bildi. Hz.İsa (AS) ile görüştüğüne ve O'ndan talimat aldığına halkı inandırmayı başardı. Kesif ve plânlı gayretleri sonunda, Hıristiyanların hem itikad, hem de ibadetlerini hakikattan saptırmaya ve birtakım bâtıl mezheb ve fırkaları ortaya çıkarmaya muvaffak oldu6. Artık tevhid'in yerini teslis almış, yani Hıristiyanlar bir tek Ma'bûd'a bedel, Hz.İsa ve Hz.Meryem'e de ulûhiyet isnad etmeye başlamışlardı.
Yahudiler tarih boyunca nifak ve ihtilâf çıkarmada ve ehl-i hakkı bölüp parçalamada meharet kesbetmiş dessas bir millettir.
269 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.