Nereden başlasam, önce neye değinsem bilemiyorum.. Eşim 2005 yılında kütüphanesine eklediği bu kitabı, evlenip kitaplarımızı birleştirdiğimiz günden beri bana okumamı tavsiye ediyordu. Belki kitabın adı belki de yazarı yani Tarık Akan ben de büyük bir okuma hevesi uyandırmamıştı. Çünkü Tarık Akan, bu kitabı okuyana dek benim için Yeşilçam'ın yakışıklı, çapkın başarılı oyuncusu olmaktan ibaretti. Ancak yine eşimin, ben hangi kitabı okusam diye düşünürken elime bunu tutuşturup buna başla demesiyle Tarık Akan'ın da bende yeri değişmeye başladı. Ve bunu bu kadar geç fark ediyor oluşum da beni bir hayli üzdü..
Son dönemlerde asıl alanı dışında şarkıcılığa, yazarlığa, oyunculuğa her şeye el atmaya çalışan ve hiç birini tam yapamayan sanatçı kitlesine öyle alışmışız ki, bir oyuncunun hem iyi bir yazar olabileceğine hem de hayatına dair ciddi meseleleri olabileceğine olan inancımızı yitirmişiz. Ve bu kitap beni bu düşüncemden ötürü utandırdı.
Kitabı elinize bir kere aldıktan sonra bırakamayacağınız gibi bıraktığınızda da meseleler aklınızdan hiç çıkmayacak.. 81-82 senelerinde Tarık Akan'ın yaşadığı tutukluluk süreci ve sonrasında yaşadıklarını kaleme aldığı bir anı niteliğinde olan bu kıymetli eseri okumayan kalmamalı. Aynı zamanda kitapta Yılmaz Güney'in ödüllü filmi "Yol"a dair de açıklamalar, bazı anılar yer alıyor. Damat Ferit'ten Seyit Ali'ye uzayıp giden bir yol bu kitap..
Akan'ın paylaştığı bu anılarda 80'li yıllar Türkiyesinden ufak kesitlere şahitlik edeceksiniz ve inanın bana o dönem yaşananların yanında bu kitapta okuyacaklarınız az bile..
Okuyun, okutturun.