Kitapta, Türkiye’den Amerika’ya doktora yapmaya giden Ömer ve onunla tanışan Gail adlı iki ana karakterin hayatları anlatılır. Ömer ve Gail, kendilerini araf gibi bir durumda bulurlar: ne tam olarak ait oldukları bir yer, ne de tamamen yabancı oldukları bir yer. Kitap, Ömer ve Gail’in geçmişleri, ilişkileri, kimlikleri ve inançlarıyla ilgili sorunlarını, psikolojik bir derinlikle ele alır. Kitap, aynı zamanda, 13. yüzyılda yaşamış ünlü mutasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi ve onun dostu Şems-i Tebrizi’nin öğretilerinden de yararlanır. Kitap, hem günümüz Amerikası’nın toplumsal ve kültürel sorunlarına, hem de insanın kendini tanıma ve dönüştürme çabasına ışık tutar.
Roman, Estonya'nın tarihsel ve siyasi bağlamında geçiyor ve 20. yüzyılın ortalarından sonlarına kadar olan dönemi kapsıyor.Aynı zamanda kadınların yaşadığı zorlukları ve travmaları ele alıyor. Ana karakter Aliide Truu'yu Sovyetler Birliği'nin baskısı ve Estonya'nın bağımsızlık mücadelesi sırasında yaşadığı acıları anlatan bir karakter olarak görüyoruz.
İki kadının yollarının kesişmesi sonucu başlayan kitap Estonya’nın savaş ve çaresizlik yıllarını anlatıyor. Sadece roman değil ‘tarihi roman ve polisiye’ türünde bir anlatımı olduğu için pek çok kesime hitap ediyor Araf.