Arzulardan Allaha Ulaşmak sözleri ve alıntılarını, Arzulardan Allaha Ulaşmak kitap alıntılarını, Arzulardan Allaha Ulaşmak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dostoyevski’nin bir zamanlar dediği ‘Allah yoksa her
şey mübahtır’ ifadesi varoluşçu için başlangıç noktasıdır. Gerçekten de Allah yoksa her şey mübahtır ve insan sonuç olarak sahipsizdir.”
Korkuların giderilmesi arzusu’nun
tatmin edilmesinin Allah’ın varlığını gerektirmesi,
aşağı yukarı yaşam arzusunun Allah’ın varlığını gerektirmesiyle benzer şekildedir. Fakat ‘yaşam arzusu’
ve ‘korkuların giderilmesi arzusu’ birbirlerine indirgenemeyecek iki ayrı arzu oldukları için bunları farklı
başlıklarda inceliyorum. Gelecekle ilişki kuran insan
zihninin en temel korku konusu olan ölüm korkusundan kurtulma arzusunu tatmin edecek tek obje, ahiret hayatının varlığıdır. Ahiret hayatının varlığı ise ancak
Allah varsa mümkündür.
“Eğer kalplerine gerçek anlamda bakmayı öğrenirlerse, insanların çoğunluğu, şiddetli bir şekilde istedikleri şeyin bu dünyada olmadığını anlayacaklardır...
Öyle bir hasrettir ki hiçbir evlilik, hiçbir seyahat, hiçbir eğitim, gerçek anlamda onu tatmin edemez. Bunu söylerken başarısız evlilikleri, tatilleri, eğitimleri kastetmiyorum. Olması mümkün en başarılılarını kastediyorum. Eğer kendimde, bu dünyadaki hiçbir deneyimin tatmin edemediği bir arzu tespit edersem, bunun en muhtemel açıklaması, başka bir dünya için yaratılmış olduğumdur. Eğer dünyevi hazların hiçbiri onu tatmin edemezse bu, dünyanın bir hile olduğunu göstermez. Muhtemelen dünyadaki hazlar onu tatmin için değil, bilakis onu açığa çıkarmak içindir. Böylece gerçek hayatın farkına varalım. Eğer böyleyse, bir yandan bu dünyevi nimetleri hiçbir zaman küçük görmemeli ve şükürsüzlük etmemeliyim, diğer yandan bunları bir kopyası, yankısı, serabı oldukları şeyle karıştırma yanılgısına düşmemeliyim.”
insanlar, doğuştan—apriori—gelecekle
ilişki kurma özelliğine ve doğuştan ‘yaşam arzusu’na
sahiptir ve bu dünyadaki insanlık hâli ölümlü olmaktır. Sonuçta insanlığımıza içkin bu durumlar, apriori olarak, arzularımızın karşılanması için Allah’ın
varlığına ihtiyaç duyduğumuzu gösterir. Bunun farkında olup olmamamız da bu durumu değiştirmez. Bu,
(a+b)²’nin hiçbir deney ve gözlemle desteklenmeye ihtiyaç duymaksızın (a²+2ab+b²)’ye eşit olmasından habersiz olmamızın, bu eşitliği değiştirmemesine benzer. Allah’a karşı doğrudan bir arzunun varlığına—Augustinus
gibi—inanan kişiye, böyle bir arzuyu duymadıklarını söyleyerek karşı çıkanlar olabilir. Fakat burada hareket noktası, böylesi itirazların getirilemeyeceği ‘yaşam
arzusu’dur. Bu arzunun ancak Allah varsa karşılanabileceğini görmek ise zor değildir.
İçimizdeki doğal arzular, bu arzuların objesi olduğunu gösterse de bu objelere mutlaka ulaşacağımızı garanti etmez. Suya karşı arzumuz suyun varlığını gösterir ama susuzluktan ölmeme garantisi vermez. Aynı şekilde Allah’ın yolladığı dinlerin hakikati temsil etmesi, bu dinlere herkesin inanacağının garantisini vermez. Ayrıca doğal arzularımızdan olan susamayı tatmin eden suların, ağır metallerle insanlar tarafından
kirletilme olasılığı olduğu gibi özgür irade sahibi insanların, Allah’ın yolladığı dinleri kirletme ve tahrif etme olasılığı da mevcuttur.
“Biz Allah’ı inkâr ediyoruz, biz Allah’tan kaynaklanan sorumluluğu inkâr ediyoruz."
Sayfa 53 - Friedrich Wilhelm Nietzsche, Twilight of the Idols with the Antichrist and Ecce Hommo, Wordsworth Editions Limited, Çev: Antony M. Ludovici, Hertfordshire, s. 37.Kitabı okudu