Arzulardan Allaha Ulaşmak sözleri ve alıntılarını, Arzulardan Allaha Ulaşmak kitap alıntılarını, Arzulardan Allaha Ulaşmak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Bu arzu sadece benle veya benle beraber birkaç
kişiyle sınırlı değildir; hepimiz mutlak olarak mutlu olmayı
isteriz... Onlar, Sana bir ödül beklemeksizin ibadet
etmektedirler, çünkü Sen onların sevincisin. Mutlu
yaşam sadece budur; Sen’den keyif almak, Seninle ilgili
olarak ve Senden ötürü. Yaşamın mutluluğu budur
ve bu Senden başka hiçbir yerde bulunamaz. Mutlu yaşam
gerçekten dolayı sevinçli olmaktır; bu ise Sende,
yani gerçek olanda sevinçli olmak demektir... Herkes
bu mutlu yaşamı ister, bu yaşam ki mutlu olarak nitelenmeyi
bir tek o hak eder...”
Sayfa 16 - Saint Augustine, The Confessions, Vintage Books, Çev: Maria Boulding, New York, ss. 218-219.Kitabı okudu
"Eğer kalplerine gerçek anlamda bakmayı öğrenirlerse, insanların çoğunluğu, şiddetli bir şekilde istedikleri şeyin bu dünyada olmadığını anlayacaklardır..."
“Eğer kalplerine gerçek anlamda bakmayı öğrenirlerse, insanların çoğunluğu, şiddetli bir şekilde istedikleri şeyin bu dünyada olmadığını anlayacaklardır... Öyle bir hasrettir ki hiçbir evlilik, hiçbir seyahat, hiçbir eğitim, gerçek anlamda onu tatmin edemez. Bunu söylerken başarısız evlilikleri, tatilleri, eğitimleri kastetmiyorum. Olması mümkün en başarılılarını kastediyorum. Eğer kendimde, bu dünyadaki hiçbir deneyimin tatmin edemediği bir arzu tespit edersem, bunun en muhtemel açıklaması, başka bir dünya için yaratılmış olduğumdur. Eğer dünyevi hazların hiçbiri onu tatmin edemezse bu, dünyanın bir hile olduğunu göstermez. Muhtemelen dünyadaki hazlar onu tatmin için değil, bilakis onu açığa çıkarmak içindir. Böylece gerçek hayatın farkına varalım. Eğer böyleyse, bir yandan bu dünyevi nimetleri hiçbir zaman küçük görmemeli ve şükürsüzlük etmemeliyim, diğer yandan bunları bir kopyası, yankısı, serabı oldukları şeyle karıştırma yanılgısına düşmemeliyim. Kendimde gerçek vatanım için arzuyu muhafaza etmeliyim, o vatan ki ölmeden ona kavuşamam...”
Descartes dış dünyanın varlı-
ğına dair bildiği bilgilerin hepsinin şüpheli olduğunu
kabul ederek bilgisini sıfırlamış, daha sonra şüpheden
uzak bir şekilde felsefi sistemini kurmaya çalışmıştır.
Bunu yaparken ancak Allah’ın varlığı kabul edilirse, dış dünya gibi çok ‘açık ve seçik’ şekilde gerçek olarak algıladıklarımızdan şüphe etmeyebileceğimizi söylemiştir. Descartes’ın bu yaklaşımı, yaygın olarak ‘modası geçmiş’ bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir,
fakat bugüne kadar bu yaklaşıma karşı tatmin edici
bir cevabın verilebildiğini düşünmüyorum.
Yaşam arzusu’na özel vurgu yapan filozoflardan
biri Schopenhauer’dir. Ona göre bu arzu-irade, her şeyden daha temeldir. Schopenhauer, intiharın bile ‘yaşam
arzusunun-iradesinin’ bir reddi olmadığını, reddedilenin sadece acı çekmek ve yaşamın şartları olduğunu
söyler.
Albert Sweitzer de ‘yaşam arzusu’nu teolojik, felsefi ve etik yaklaşımlarının temeline koymuştur:
“Yalnızca bu—yaşam iradesi—her şeyde, bende olduğu gibi mevcuttur. Bunu bana bildirmesi için bilime
de ihtiyacım yok, zaten bilim bundan daha temel bir
şeyi haber veremez.”
Allah 'ın inkar edilmesinin ahlakın rasyonel temellendirmesini imkansız kılacağı diğer ünlü bir ateist filozof nietzche de görmüş ve bunu birçok yerde ifade etmiştir.
Dostoyevski’nin bir zamanlar dediği ‘Allah yoksa her
şey mübahtır’ ifadesi varoluşçu için başlangıç noktasıdır. Gerçekten de Allah yoksa her şey mübahtır ve insan sonuç olarak sahipsizdir.”