Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu

Andrew Mango

Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu Gönderileri

Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu kitaplarını, Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu sözleri ve alıntılarını, Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu yazarlarını, Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
21 Temmuz 1905 günü cuma namazından dönen padişahı, ermeni devrimci örgütü taşnaksutyun, bir saatli bombayla öldürmeye kalkıştı. Abdülhamit suikast girişiminden kurtuldu ama yoldan geçen yirmi altı kişi öldü.
Yıllar sonra Cumhurbaşkanlığı Sekreteri Hasan Rıza Soyak içkiyi azaltması için onu zorlayınca Atatürk şöyle yanıtlayacaktı: Fakat ne yapayım ki içmeğe mecburum; kafam çok ama beni mustarip edecek kadar çok ve hızlı çalışıyor; vakit vakit onu uyuşturup biraz dinlenmek ihtiyacını duyuyorum...
Reklam
Babasız bir evin tek oğlu olarak büyüdüğünden babalık niteliklerinin gelişmiş olması doğaldır. #TürkmilletininbabasıAtatürk
... Kız kardeşi Makbule daha sonraları, kimsenin sırtından atlamasına izin vermek için eğilmek istemediğinden, birdirbir oynamayacak kadar gururlu olduğunu söyleyecekti.
Küçük Asya için Yunancada 'doğu' anlamına gelen 'Anatole' sözcüğünden türetilen 'Anadolu' adı kullanılmaya başlandı. Avrupalılar daha basit bir isim buldular ve 12. yüzyılın sonlarında Türkler tarafından fethedilen topraklara 'Türkiye' adını verdiler ve sözcük ilk kez İtalyancada 'Turchia' olarak kullanıldı.
Uygarlık başarının önkoşuluydu. Aynı zamanda ulusal mücadelede başarı da uygarlığın kanıtıydı.
Reklam
... Uygar insanların oluşturacağı evrensel bir toplumu ülkü edindiği için anti-emperyalistti. Her şeyden önce o bir kurucuydu, çağımızın en büyük ulus-yaratıcısıydı.
Günümüzde Türk düşünürlerinin söylemekten hoşlandığı gibi Türkiye Rönesans yaşamadı.
Tutuculuk yalnızca hükümet etme kuramlarıyla sınırlı değildi Hipokrat tıbbı , Batlamyus'un astronomi ve coğrafya bilgileri ve diğer Ortaçağ bilimleri , batı Avrupa' da çoktan rafa kaldırılmış olduğu halde Osmanlı Devletinde çok uzun süre varlığını sürdürdü. Müslümanlığı savunanlar İslam'ın insan mantığına aykırı olmadığını her zaman öne sürdüler. Ayrıca özellikle çağımızda İslam'ın en mantıklı din olduğunu da ısrarla belirttiler. Yine de resmi Osmanlı İslam'ı , aklın üstünlüğüne dayalı yeni öğretilerin yayılmasını geciktirdi ancak durduramadı.
Osmanlı Devletinin kuruluş ilkelerinde Müslümanlık , hanedanlık ve ortaçağ yapısı vardı. Devlet , şeriat denilen İslam hukuku , kanun adı verilen hükümdar buyrukları ve örf denilen geleneklerle yönetiliyor ve bazen günlük gereksinimleri karşılamak için bunlar mantık dışın kadar genişletiliyordu. Bu yasalar gereğince Müslüman olmayanlar İslam kanunlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. En önemli üç gayrimüslim ve cemaat ise Rum ya da Doğu Ortodoks Hristiyanları , Ermeni Gregoryen(Monophysite - İsa Mesih'in hem tanrı hem insan olarak tek bir tabiatı olduğuna inanan) Hristiyanlar ve Yahudiler idi. Bu topluluklara o tarihlere verilen millet adı daha sonraları laik ulusu belirtecekti. Gerçi kapsamı zamanla değişti ama millet sisteminde toplulukların kendini yönetme biçimi durum , genel de Hristiyanların etkisi altındaki Avrupa'da görülmüyor ama yine de , yaşamlarını istedikleri biçimde sürdürüp başarılı olabildiler.
Reklam
Avrupalılar daha basit bir isim buldular ve 12 yüzyılın sonlarında Türkler tarafından fethedilen topraklara Türkiye adını verdiler ve sözcük ilk kez İtalyanca da Turchia olarak kullanıldı. Bu isim 14 yüzyıl da Avrupa'ya açılıp topraklarını batıya doğru sürekli genişleten Osman Bey'in ardılları tarafından yaygınlaştırıldı. Ama ne ülkelerine Türkiye ne de kendilerine Türk dediler. Osmanlılar kendilerini darü'l-İslam yani İslam ülkesini yöneten Müslümanlar olarak gördüler ve bu topraklarda kurdukları 'devlet'e , bürokratik kullanımda Devlet-i Aliyye [Yüce Devlet] ya da Menalik-i Mahrusa [Tanrı'nın koruduğu memleketler adını verdile.
Uygarlık başarının önkoşuluydu. Aynı zamanda ulusal mücadele de başarı da uygarlığın kanıtıydı
Gerçi evrensel insan haklarından filizlenen ve mantıkla desteklenen milliyetçilik fikirlerinin ve bunun sonucunda ortaya çıkan ulus ve devletin çakışması inancının gelişimini izlemek olasıdır ama yine de insanların kardeşliği ile milliyetçiliğin kuramsal olarak bile birbirine uymadığı da bir gerçektir
Rasyonalistler ırkları uluslara bölerek eski bir bölünme sistemini pekiştirdiler. Yöresel olarak birbirine bağlı ve komşularından gerek dilleri gerekse tarihten gelen soylarıyla ayrılan , başarıya ulaşmış Avrupa halkları kendilerini belirgin uluslar olarak görmeye ve bunun sonucunda da ulusları siyasal örgütlenmenin doğal birimleri olarak düşünmeye başladılar.
Birkaç yerel aşiret ağalığının dışında, Türk toplumunda kalıtsal aristokrasi geleneği yoktu. Toplumun sosyolojik yapısı eşitliğe yönelikti. Yönetici seçkinlerin arasına girmenin yolu, her zaman eğitimle olmuştur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.