"Sen benim ağabeyimsin. Seni seviyorum. Bu durum çok utanç verici ve sinir bozucu ki senin aynen böyle olduğunu düşünüyorum. Gerçeği bilseler, binlerce Zia da olsa senden köşe bucak kaçardı herhalde. Ama ben kaçmayacağım. Hep burda olacağım. Şimdi bana gizli ismini söyle, seni koca şapşal. Hayatını ancak bunu bilirsem kurtarabilirim."
Gözleri geriye yuvarlandı ve Baş Arşivci bayıldı. Bedeni eriyip hiyerogliflere dönüştü. Etrafta bir sürü hiyeroglif belirmişti. Bunlar,onun hayatının öyküsünü anlatıyordu. Sonra sözcükler Gece Nehri'nde kayboldu.
Ra"Hoşça kal,"diye mırıldandı.
Tozlu odada bana baktığında,gözleri tıpkı Anubis'in gözleri gibi kapkara,şefkatli ve hüzünlüydü:
"Ne yaparsak yapalım öleceğim,Sadie," dedi. "Hayatımın bir anlam kazanmasını istiyorum. Ve...seninle mümkün olduğunca çok vakit geçirmek istiyorum."
Adele'in 19 isimli şarkısı çalmaya başladı. Tanrım,bu albümü ta şeyden beri dinlememiştim.
İşte,o anda gözlerim doldu. Bu şarkıları babamla Carter gelip de hep birlikte British Museum'a gittiğimiz Noel gecesinde dinlemiştim. O gece hayatımız tamamıyla değişmişti.
Kaos sabırlıdır. Tesadüfidir. Her şeyden öte de bencildir. Sırf değişiklik uğruna her şeyi yok edebilir; sürekli olarak bir şeylerle beslenmek ister. Ancak Kaos çekici de olabilir. İstediğiniz şeylerden başka hiçbir şeyin önemli olmadığına ikna eder sizi.