Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aydın Üzerine Tezler 1

Yalçın Küçük

Aydın Üzerine Tezler 1 Sözleri ve Alıntıları

Aydın Üzerine Tezler 1 sözleri ve alıntılarını, Aydın Üzerine Tezler 1 kitap alıntılarını, Aydın Üzerine Tezler 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendine güveni pek zayıf Türk aydını, kendini yabancı aynalarda görmeyi ve kendisinin yabancı ağızlar tarafından anlatılmasını tercih etti. Türk aydını, Türk bilim adamları, yabancı değerlendirmelerden hiç kuşku duymadı. Yıllar yılı yabancıların Türkiye üzerine yazdıklarını tartışan kaç bilimsel çalışma gösterilebilir?
Sayfa 213 - Tekin Yayınevi
1826 yılında lağvedilen Yeniçeri Ocağı, tarihsel kanıtlarıyla gösterilecek, bir salt ve saf Silahlı Kuvvetler örgütlenmesi değildir. Disiplinsiz bir esnaf güruhudur. Osmanlı Türkiyesi'nde sermaye ile iç içedir; ayrılması mümkün değil. Bunun için gerici.
Sayfa 18 - Tekin Yayınevi
Reklam
Gerçek ama güzel: Türk yenilik hareketi, yeniliğe düşman halkı yenilikçi yapabilme serüvenidir.
Sayfa 287 - Tekin Yayınları
İş yapmak için önce uzun uzun program yapılması gerektiği, önemli doğruluğu içermekle birlikte, çok zaman iş yapmamanın kılıfı oluyor.
Sayfa 325 - Tekin Yayınevi
Tanzimat. bir aydın kıtIığının üzerine geldi: Cumhuriyet, bir diğer aydın kıtlığında kuruldu. Paradoks mu? Kesinlikle hayır. Şimdiye kadar sürüp giden, nesnelerin retina üzerine ters yansımasıdır. düzeltilmesi gerekir. Aydın. kesinlikle tarihin motoru değil. Ancak tarihin kesitleri aydınların kafalarında kuruludur. Bu yüzden her düzen değişikliği bu kafaların da değişmesini gerektirir. Değişmeyen kafalar, Mahmut-ı Adli'nin yaptığı gibi, kesilir. Yalnız kesmek işi bitirmek demek değil: tamamlamak icin yeni kafaları yaratmak zorunlu olur. Bu yüzden Tanzimat yeni aydınını yaratmaya çalıştı: Cumhuriyet, kendi aydını nı yaşatmaya çalıştı. Üçüncü Selim ise kendi aydınını koruyamadı, feda etti. Belki de çok yeni olduğundan ve çok güçsüz kaldığından. Nizam-ı Cedid bir nüve idi: bir anlamda istanbul'da hapis. Bir kural olabilmesi için yayılması gerekiyor. Ancak yayılmanın yeniçeri ordusunun sonu olacağını yeniçeri güruhu biliyor. Levend ciftliğinde , Üsküdar'da, Walt Disney'in çadırı türünden varlığına izin verliyor. Böyle bir varlığın devamına imkan yok. Çünkü salt bu sınırlı varlık bile bır tehlike görünümü veriyor.
Türkiye, bir toplumsal deprem kuşağı içindedir; dünyadan soyutlanamaz. Kim «biz bize benzeriz» diyorsa, bir cahildir; bilimselliğin düşmanı anlamında. Türkiye, dünyadan etkileniyor ve bir evrensel determinizmi yaşıyor. Geç yaşıyor, yumuşak yaşıyor veya bulaşık yaşıyor; hepsi mümkün. Ancak Türkiye, bilimsel çerçevenin dışına düşmüyor. Dünyanın dışına düşmüyor. On dokuzuncu yüzyıl Türkiye'si de. Üstelik on dokuzuncu yüzyıl Türkiye'si, belki de yirminci yüzyıl Türkiye'sinden çok daha fazla dünyanın içinde yaşıyor. Çünkü on dokuzuncu yüzyıl Türkiye'si, bütün abartmalara karşın, yirminci yüzyıl Türkiye'sine göre, çok daha fazla dünya politikasının içinde yer alıyor.
Sayfa 562 - Tekin Yayınevi
Reklam
Türk aydını Terceme Odasında doğuyor. Birinci vargı, öğrenmeye yabancı dilden başlıyor. İkinci vargı, kendisini yabancı kaynaklardan öğreniyor. Üçüncü vargı; kendini öğrenmek yabancıların kendisi hakkında yazdıklarını bilmek sayılıyor. Dördüncü vargı; bilinmek, yabancı ellerde tanınmak oluyor. Dördüncü vargının uzantısı, ''ün'' ancak Batı'dan ithal edilebiliyor. Dördüncü vargının ikinci uzantısı: «evrensel ün» Türk aydınının tutkusu ve daha doğru bir deyişle, çocukluk hastalığı haline geliyor. Beşinci vargı, yabancı dil bilmek, yeni bir dünyayı tanımak için bir araç olmaktan çıkıyor ve başlı başına bir amaç oluyor. Terceme Odası'nın damgasını taşıyan birisi için yabancı dil yeni bir kimlik kartı sayılıyor.
Sayfa 474 - Tekin Yayınevi
1543 yılında yayınlanan Revolutionibus adını taşıyan kitabını yayınlayarak düşüncede bir ihtilal yapan Copernicus bir Koppernikist değildi. Yalnız o mu? Tüm insanlık, burjuva insanını kimden öğrendi ve tüm insanları burjuva insanından kim soğuttu, diye sorulacak olursa bir cevap var: Balzac. De Balzac, romanda Beethoven'dir, tersiyle doğru, Beethoven, müzikte Balzac'tır. Fakat kişisel dünya görüşüyle Balzac bir kralcıdır, Balzac'cı değil.
Sayfa 272 - Tekin Yayınevi
1830 yıllarında Mahmut önemli adımlar attı. 1930 yıllarında Mustafa Kemal derin tohumlar serpti. Mustafa Kemal'in serptiği tohumların bir bölümü, Tezler'in daha sonraki kitaplarında ele alınıyor, 1960 yıllarında popülizm olarak ve solculuk adına, yeşerdi. 1930 yılının köycülüğü 1960 yıllarının solculuğu oldu. Bu pek görkemli popülizm döneminde aydınlar tahta ağızlıkla sigara içmeye, sadece türkü dinlemeye, kilim üzerinde oturup kalkmaya ve ilginç, çok daha az yıkanmaya başladılar.
Sayfa 241 - Tekin Yayınevi
Türk aydını, Türk tarihinin ürünüdür. Türk tarihsel eyleminin çocuk kalmış çocuğudur. Bu haliyle hem sevgi kaynağıdır, hem endişe. Güzelliği çocukluğundadır; hep sevilmeli. Endişe verici yanı ise hep çocuk kalmasında. Çocuk ne kadar güzelse, çocuk en büyük sevgilerin objesi olsa da, çocuğun hep çocuk kalması sürekli bir üzüntü ve endişe kaynağıdır.
Sayfa 15 - Tekin Yayınevi
Reklam
Tanzimat Peryodizasyon veya Periodizatsia
Yusuf Akçora, çok güzel soyutluyor: Hamit, Genç Osmanlıları’ın öğrencisidir.
Sayfa 303 - Mızrak YayıncılıkKitabı okudu
Ya reklamlar? Türkiye’nin yurttaşları, emekçiler, işçiler ve öğrenciler, toplumun gizel olarak, potansiyel olarak en ihtilalci sınıf ve tabakaları reklam tekerlemeleriyle konuşmaya başladı. ‘Atın atın’ veya ‘Öğren de gel’; ‘yoktur bizim farkımız’ veya ‘değiştireceksiniz’ ya da ‘İyisiniz iyi’ veya ‘köşeyi döneceksiniz’ veya ‘ya çıkarsa’... Köylü de tekerleme ile konuşmayı sever. Sözü yerine getirip bir de ‘Öğren de gel’ derse köy kahvesi kahkahayı basar.
Sayfa 125 - Tekin Yayınları
Mahmut'un fes devrimi, Mustafa Kemal'in şapka devriminden daha cüretlidir. Mustafa Kemal'in önünde Mahmut vardı. Fes gelirken «şeriata aykırıdır» dendi. Mustafa Kemal bunu biliyordu.
Sayfa 335 - Tekin Yayınevi
Gecikmiş ülkelerin aydınları, zaman zaman evrenselliği mantıksız ucuna kadar götürerek, önde giden ülkelerdeki en son yeniliği taklit etmeyi aydın olmanın bir gereği haline sokuyorlar. Aydının evrensel niteliği, bir toplumun teorik sığlığına veya bir ülkenin seçkinlerinin sorumsuzluğuna denk gelince, aydın olmak, patolojik bir transformasyon ile önde gelen ülkelerdeki entelektüel sapkınlıkları bir moda türünden ithal etme alışkanlığı ile özdeşleşiyor.
Sayfa 665 - Tekin Yayınları
"İnsanlar yaşadıkları çağa karşı miyopturlar. Bugünden dünü görmek, dün dünü görmekten çok kolaydır. Çünkü bugün dün olmayan bir birikim var. Gözleri açar. Bugünün ne olacağını dünden görebilmek ise ayrı bir birikim ve yetenek arar."
Sayfa 90 - Tekin YayıneviKitabı okudu
58 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.