Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aydın Üzerine Tezler 1

Yalçın Küçük

Aydın Üzerine Tezler 1 Gönderileri

Aydın Üzerine Tezler 1 kitaplarını, Aydın Üzerine Tezler 1 sözleri ve alıntılarını, Aydın Üzerine Tezler 1 yazarlarını, Aydın Üzerine Tezler 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öğretim, bu kavganın en can alıcı noktası olduğu için de çok hassas bir kelime haline geliyor. Bu ise, öğretim kelimesinin son derece hassas bir konuma ulaşması, iki türlü abartmanın doğmasına yol açıyor. Birisi şu: Öğretim, bütün diğer reçeteleri geri plana iterek, tek kurtarıcı formül oluyor. İkincisi, zaman içinde de yıpranmaz bir önem kazanıyor. Öğretim, kendinden beklenecek ‘iyilikleri’ bonkörce karşılayabilecek bir düzeye ulaştığı zamanda bile, öğretim eksikliği ülkenin yaşadığı bütün bozuklukların nedeni olarak görülüyor ve gösteriliyor. Geçerken altı çizilmeli: Meşrutiyet entelijansiyasının eğitim tutkusu, Çalıkuşu Feride’nin öğretmenliği ile Cumhuriyet aydınının köylere kurtarıcı öğretmen yaratma sevdasının kökleri Nizam-ı Cedid’de yatıyor. Başka bir deyişle, entelijansiyanın çok zaman öğretmenle kurtarıcıyı özdeşleştirmesi bir Nizam-ı Cedid kalıntısıdır.
Sayfa 93 - Tekin Yayınları
Gerçek ama güzel: Türk yenilik hareketi, yeniliğe düşman halkı yenilikçi yapabilme serüvenidir.
Sayfa 287 - Tekin Yayınları
Reklam
Ancak Türk aydını için düşünce, fetvacı geleneğin bir birikimi olabilir, hep belli ve çok uzun dönemli olmayan eylem programlarının bir süsü veya örtüsü oldu. Türk aydını, bugüne dek eylem ile düşünce arasında kimyasal bir bileşim ihtiyacına çok uzak kaldı ya da çok az yaklaştı. Düşünce, Türk aydını için ve bir eğilim olarak, eylemin aktörlerini harekete getiren bir kuvvet yerine, tarihsel içgüdülerle sahnelenen eylemlerin güzellik örtüsü, daha başka bir deyişle bir şal olduğu için, Türk aydınının çeşitli düşün akımları karşısındaki tutumu deneyimli bir kabzımalın toptan sebze piyasasındaki davranışını hatırlatır. Hep seçici kalır, ilgisi hiçbir zaman derinlemesine olmaz.
Sayfa 15 - Tekin Yayınları
İtalyanların bir atasözü var: Doğru değilse de iyi uydurulmuş:
Sayfa 589 - Tekin Yayınevi
Türkiye, bir toplumsal deprem kuşağı içindedir; dünyadan soyutlanamaz. Kim «biz bize benzeriz» diyorsa, bir cahildir; bilimselliğin düşmanı anlamında. Türkiye, dünyadan etkileniyor ve bir evrensel determinizmi yaşıyor. Geç yaşıyor, yumuşak yaşıyor veya bulaşık yaşıyor; hepsi mümkün. Ancak Türkiye, bilimsel çerçevenin dışına düşmüyor. Dünyanın dışına düşmüyor. On dokuzuncu yüzyıl Türkiye'si de. Üstelik on dokuzuncu yüzyıl Türkiye'si, belki de yirminci yüzyıl Türkiye'sinden çok daha fazla dünyanın içinde yaşıyor. Çünkü on dokuzuncu yüzyıl Türkiye'si, bütün abartmalara karşın, yirminci yüzyıl Türkiye'sine göre, çok daha fazla dünya politikasının içinde yer alıyor.
Sayfa 562 - Tekin Yayınevi
Şunu şunu yapanı sevin diyenlere
Sevmek için mutlaka sistemli veya tutarlı olması gerekmez. Tarihin gerisinde kalıyor. Tutarlılık testi, her zaman, çağdaş aydının sorunu oluyor. Tutarlılık birlikte olmak için gerekli; sevmek için değil. Ayrıca gelişmiş biri, karışıklığı sevebilir; basiti sevmek köylülerin işidir. Gelişmişle birlikte senfonik müzik, bu yüzden türkünün yerini alıyor.
Sayfa 487 - Tekin Yayınevi
Reklam
Son yirmi yıl içinde, doğal veya zorlama yöntemlerle, Yaşar Kemal'in evrensel ünü arttı. Buna itiraz edecek olan yok, sanıyorum. Öyleyse ikinci bir saptama: Yaşar, bu üne, bir ölçüde de, Türkiye'de sosyal pratikte olduğu için yükseltildi. Fakat Yaşar'ın ünü arttıkça sosyal pratikten uzaklaşması hızlandı. 12 Eylül öncesinde Türkiye'yi terk etti; 12 Eylül sonrasında kendisine, Türkiye'de huzurlu bir yer seçti.
Sayfa 476 - Tekin Yayınevi
Türk aydını Terceme Odasında doğuyor. Birinci vargı, öğrenmeye yabancı dilden başlıyor. İkinci vargı, kendisini yabancı kaynaklardan öğreniyor. Üçüncü vargı; kendini öğrenmek yabancıların kendisi hakkında yazdıklarını bilmek sayılıyor. Dördüncü vargı; bilinmek, yabancı ellerde tanınmak oluyor. Dördüncü vargının uzantısı, ''ün'' ancak Batı'dan ithal edilebiliyor. Dördüncü vargının ikinci uzantısı: «evrensel ün» Türk aydınının tutkusu ve daha doğru bir deyişle, çocukluk hastalığı haline geliyor. Beşinci vargı, yabancı dil bilmek, yeni bir dünyayı tanımak için bir araç olmaktan çıkıyor ve başlı başına bir amaç oluyor. Terceme Odası'nın damgasını taşıyan birisi için yabancı dil yeni bir kimlik kartı sayılıyor.
Sayfa 474 - Tekin Yayınevi
Turgeniev ile Dostoyevskiy romana yansımış bir ikilik meydana getiriyor. Dostoyevskiy'in Batılılaşma konusundaki görüşleri, bugün bile Türkiye gericilik akımını beslemeye yardım ediyor. Siyasal yaşam slavofil ve slavofob olarak ikiye ayrılıyor. Bu o kadar öyle ki Lenin, kendisini «Zapadnik», Batıcı, olarak ilan ediyor.
Sayfa 336 - Tekin Yayınevi
Mahmut'un fes devrimi, Mustafa Kemal'in şapka devriminden daha cüretlidir. Mustafa Kemal'in önünde Mahmut vardı. Fes gelirken «şeriata aykırıdır» dendi. Mustafa Kemal bunu biliyordu.
Sayfa 335 - Tekin Yayınevi
Reklam
İş yapmak için önce uzun uzun program yapılması gerektiği, önemli doğruluğu içermekle birlikte, çok zaman iş yapmamanın kılıfı oluyor.
Sayfa 325 - Tekin Yayınevi
Dönmeler, daha ortodoks olurlar.
Sayfa 307 - Tekin Yayınevi
1543 yılında yayınlanan Revolutionibus adını taşıyan kitabını yayınlayarak düşüncede bir ihtilal yapan Copernicus bir Koppernikist değildi. Yalnız o mu? Tüm insanlık, burjuva insanını kimden öğrendi ve tüm insanları burjuva insanından kim soğuttu, diye sorulacak olursa bir cevap var: Balzac. De Balzac, romanda Beethoven'dir, tersiyle doğru, Beethoven, müzikte Balzac'tır. Fakat kişisel dünya görüşüyle Balzac bir kralcıdır, Balzac'cı değil.
Sayfa 272 - Tekin Yayınevi
1830 yıllarında Mahmut önemli adımlar attı. 1930 yıllarında Mustafa Kemal derin tohumlar serpti. Mustafa Kemal'in serptiği tohumların bir bölümü, Tezler'in daha sonraki kitaplarında ele alınıyor, 1960 yıllarında popülizm olarak ve solculuk adına, yeşerdi. 1930 yılının köycülüğü 1960 yıllarının solculuğu oldu. Bu pek görkemli popülizm döneminde aydınlar tahta ağızlıkla sigara içmeye, sadece türkü dinlemeye, kilim üzerinde oturup kalkmaya ve ilginç, çok daha az yıkanmaya başladılar.
Sayfa 241 - Tekin Yayınevi
Bilim, bir bakış açısıdır, yeni insan, yeni bakış acısına sahip bir hayvandır. Hayvanların bakışı var, açısı yok. Bu yüzden hayvanla insanı ayıran açı oluyor. Bu yüzden Engels, İngiltere'de işçi Sınıfı'nın Koşulları çalışmasında, bakış açısı olmayan insanı, bir tür hayvan olarak niteliyor. Bu yüzden popülizm, aydının, en baş düşmanı oluyor. Çünkü bilim maddeyi, kütleyi ve toplumu değiştirmek için ortaya çıkıyor. Aydın, toplumu aklıyla değiştirmek için mücadele eden kişi olarak tanımlanıyor. Aydın kütleye yeni bir bakış açısı kazandırabilen kimse sayılıyor. Popülizm ise önce kütleyi olduğu gibi kabul ediyor; sonra kütleye yaklaşıyor ve özdeşleşme yolunu arıyor. Popülizm, bulaştığı kimseleri, bukalemun yapıyor. Bukalemun, bir hayvandır. Üzerine örtülen kütlenin rengini alıyor.
Sayfa 241 - Tekin Yayınevi
62 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.