Aylak Adam romanı şu şekilde başlar; "Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi."
Ve şöyle biter: "Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeycekti. Biliyordu; anlamazlardı."
Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.