“Dil, durgun ve derin bir suyun aynası gibi yalnızca kendi bildiklerini gösteriyordu ona. Pencerenin ince ses tellerinden dokunmuş tülüne dilin işlediği tuhaf bir manzaraydı yaşam. Yalnızca kendi ormanına ait düşsel ağaçlar ve belli belirsiz ırmak kıyısı. Dilsiz konuşmak istiyordu kendi kendisiyle. Aynaya bakmadan görmek kendi toprağını. Aralamak dilin perdelerini.”
Vecihi Usta, Kurtuluş Savaşında ölmüş bir albayın oğluydu. Üsküdarlı. Askerliği sırasında İngiltere'de bir uçak fabrikasında bir yıl eğitim görmüştü. Savaş yıllarında sınırlarımıza sığınmış bir Romen avcı uçağını hurda olarak almış, bir yıl uğraşarak uçurmayı başarmıştı. Yakışıklı, mavi gözlü bir adamdı. Şişli güzellerinden birine aşıktı. Uçağıyla her gün sevgilisinin evinin üstünden geçer, ona el sallardı. Sonraki yıllarda genç pilotların, sevgililerinin damları üstünden uçup fiyaka yapmaları modasını ilk başlatan odur. Şişli güzeli bir gün başkasıyla evlenip gitti.
Sayfa 27 - De Yayınevi / "Ustaların Düşüşü" öyküsünden
bekliyorum bembeyaz bir yapının
omuzlarına konacak kartal
kapına dikilmiş boynuzlarıyla
kara koç başı hırslı kalkan
ve hasret ve tutku ve bitip tükenmez
ayrılığa inatla kafa tutan
bakısların tozlarına bulanmış
ağaç heykeli olan gövdemle