İnsanın çocukları varsa sadece onların yüzlerine bakıp yediklerini seyrettikçe doyar karnı, keşke çocuklar da ana babalarının yüzlerine bakıp doysalardı, birbirimize baka baka yok olmak kaderimiz.
Asla sormayız kendimize delilikte az buçuk bilgelik olup olmadığını, her birimizde biraz delilik olduğunu fark etsek bile sormayız. Bunlar deliliğin bir yakasında ısrarla kalabilme yolları, bir düşün, ne olurdu deliler çılgınlar gibi muamele görmeyi talep etseydi, ki çılgınlar azıcık deli olanlardır, bahaneleri de hala biraz bilgeliğe sahip olmaları.
Her adam kendi yolundan ilerler lütuf arayışında, bu lütuf ne olursa olsun, belki basit bir kır manzarası, yukarıda gök, belki günün ya da gecenin belli bir saati, belki iki ağaç, hatta üç tane eğer ressam Renbrandt ise, belki keder.