Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bana Atatürkü Anlattılar

Hıfzı Topuz

En Yeni Bana Atatürkü Anlattılar Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Bana Atatürkü Anlattılar sözleri ve alıntılarını, en yeni Bana Atatürkü Anlattılar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bizim milli edebiyatımız, yani Edebiyatı Cedide, Şark'tan doğmuş bir güneşin aydınlığı değil, Garp'tan doğmuş bir güneşin aydınlığıdır."
"Son iki yüzyılda bu ülkenin yönetimiyle uğraşanlar felaketler karşısında halkın hiddetini yenmek için tek çare bilirlerdi: kadınların peçelerini daha da kalınlaştırmak ve çarşafların uzunluğuna yeni ölçüler bulmak."
Reklam
"İzmir alındığı gün Gazi ölseydi cumhuriyet kurulmazdı." Falih Rıfkı Atay
Yunan komutan Trikupis anlatıyor.
Askerimiz çok yorgundu ve cephanemiz bitmişti. Beyaz bayrak çekip teslim oldum. Atatürk beni mert bir askere yakışır bir biçimde kabul etti. Gazi’nin bana söylediği sözleri hiç unutamayacağım: üzülmeyin generalim, dedi siz Görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmekte vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş, tutsak olmuştu. Size karşı büyük bir saygı besliyoruz. Burada kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun istirahat edin.
Sayfa 134Kitabı okudu
Ali ihsan göğüş anlatıyor
1969 yılının on Kasımında Atatürk’ün ölüm yıldönümünde Türk tarih kurumu nda bir anma Töreni yapılmıştır. Anma töreninde İsmetpaşayla beraberdim. İsmetpaşa, Atatürk’le ilgili anılarını anlatmak için kürsüsüne gelirken salonda müthiş bir gösteri yapıldı ve biri, paşam, Sen ikinci Atatürk’sün! Diye bağırdı. İnönü, buna cevaben şunları söyledi: tabiat sizin zannettiğiniz kadar cömert değildir. Atatürk, ancak 1000 yılda bir kere gelebilecek bir dahidir. Onun ikincisi olmaz.
Sayfa 123Kitabı okudu
Ali ihsan göğüş anlatıyor
1933’te Gaziantep’te ilkokula gidiyordum on yaşındaydım. Dil kurumu’nu yıllarca yönetmiş olan Ömer Asım aksoy, Gaziantep halkevi başkanıydı. O yıl halk evinde bir el sanatları sergisi açılacaktı. Gaziantep’te el sanatları çok gelişmiştir. Serginin açılışına kılıçali, Atatürk’ü de davet etmişti. Ünlü şair Kemalettin kamu Anadolu ajansı temsilcisi olarak Gazi’ye sergiyi gezdiriyordu. Gazi’yi ilk olarak orada gördüm. O yıllarda Yoyo modası vardı. Yoyo alüminyumdan yapılırdı, Antepliler tahtadan yaptılar ve çıkşa Adını verdiler. Atatürk, sergide bunu görünce, çıkşa da ne demek? Diye sordu. Yapan marangoz, paşam dedi Yoyo bir aşağı iniyor, bir yukarı çıkıyor: in, çık, in, çık. Biz buna çıkşa dedik. Gazi buna çok güldü. Ertesi gün Valiliği ve belediyeyi ziyaret etti. İl genel Meclisi kendisine hemşerilik belgesi verdi. Gazi, Antep’in bey mahallesi kütüğüne yazıldı, Antep’in hemşerisi oldu. O gün açık arabayla Gaziantep lisesinin bulunduğu yere geldi. Golf pantolon giymişti. Yanında Raks adlı köpeği de vardı. Orada dilenen karafatma adında bir kadın Gazi’ye, bana yardım et, diye avuç açtı. Gazi, Türk kadını dilenmez, sen de çalış, işte bu kadınlar gibi ol, diye eliyle yanındaki öğretmen kadınları gösterdi.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
Ferit Celal güven anlatıyor
Atatürk şöyle diyordu: ben partinin başına geçerim, İnönü cumhurbaşkanı olur. Ben ölürüm yine İnönü cumhurbaşkanı olacak. Biraz sinirleri yatıştıktan sonra, haydi dedi Ankara palasa inelim ve orada oturalım. Ankara palasa indik Atatürk yine devam ediyordu: İnönü arkadaşımdır. Nasıl cesaret ederler benim sevdiğim bir adama karşı benim yanımda, onun aleyhlerinde bulunmaya nasıl cesaret ederler!
Sayfa 115Kitabı okudu
Ferit Celal Güven / halk evlerini anlatıyor
Halk evleri Atatürk’ün çok güvendiği ve çok bel bağladığı bir devrim kurumu olarak kurulmuştur. Pek kısa bir süre içerisinde gelişmiş ve 222 yerde saraylar gibi her türlü aracı içinde toplayan binalar yapılmış ve sonra bunlar davranarak, Buda kullanarak köylere kadar yayılmış ve köy odalarının sayısı da 2000’i geçmiştir. Uzun bir süre halk evinin içinde çalışmış olmanın huzurunu bahtiyarlığını bugün dahi kendim de en derin bir heyecanla hissetmekteyim. Çünkü halk evleri, Atatürk devriminin bir paratoner’i ve yabancı ideolojilere karşı bir set idi. Maalesef içim yanarak şunu söyleyeyim ki halk evleri 1950 yılından sonra bugün hala meclislerde ve Senatolarda yeri olan insanların imzasıyla verilen önergelerle kapatıldı. Halk evlerini kapatanların başında hala Atatürk’ü kendisine en yakın Sayan insanlar vardır.
Sayfa 112Kitabı okudu
Abdurrahman Melek / Hatay’ı anlatıyor
Gazipaşa’nın Adana’ya gelişlerinde yapılan Törene biz de siyah bayraklarla katıldık. Karalar giymiş bir kız, paşam bizi de kurtar! Diye bağırınca, Gazipaşa, 40 asırlık Türkyurdu düşman elinde kalamaz diye cevap verdi. Bayram ettik. 15 Nisan 1938’de hatay’da seçimler oldu, olaylar çıktı, Fransızlarla görüşmelerimizi sürdürdük. Onlar bize Hatay’ın
Sayfa 110Kitabı okudu
Cemal Bardakçı / Ankara seymenler anlatıyor
Atatürk’ü 27 Aralık 1919’da Dikmen‘de 200 atlı ve 17 polisle karşıladık, silahımız da yoktu.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Cemal Bardakçı anlatıyor / Ankara ve Seğmenler
Haymana kaymakamıydım. Vali Vekili yahya Galip imzasıyla bir telgraf aldım, hemen Ankara’ya gel diyordu. Ertesi gün atıma bindim, Ankara’ya gittim. Ozamanlarda başka araç yoktu. Şimdiki Sümerbank’ın yanında taşhan vardı. Atımı oraya bıraktım. Vali Vekili yahya Galip beyi görmeye gittim. Hoşgeldin müdür bey diye beni karşıladı. Beyfendi Biliyorsunuz, ben haymana kaymakamıyım, müdür değilim dedim. Canım o kaymakamlık şimdi orada dursun, sen Ankara polis müdürüsün dedi. Efendim İstanbul’da münasebet kesik, beni kim tayin etti polis müdürlüğüne dedim. Beni kim tayin ettiyse seni de o tayin etti dedi. Polis Müdürlüğü’nde Ekrem bey adında Mülkiyeli bir genç vardı onu evine gönderdim siz birkaç gün istirahat edin, maaşı siz alırsınız, Vazifenizi ben görürüm dedim. İtiraz etmedi bir müddet sonra da İstanbul’a gitti. Ozamanlar Ankara’nın nüfusu 15-20 bin kişiydi. Şehrin sınırları ulustan biraz beri de Osmanlı Bankası’nın olduğu yerden hergele meydanına, oradan cebeci’ye, hamam önüne, saman pazarına, karaoğlan çarşısına ve taş hana uzanırdı. Hükümet binası da oradaydı.
Sayfa 102Kitabı okudu
Vildana Aşir Savaşır / Halkevlerini anlatıyor
1931’de radyoda yeni Türkiye’nin ideolojisini halka yayacak bir kurum öneriyordum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk dinlemiş, çok memnun olmuş. Halkevleri böyle kuruldu ben de isim babası oldum.
İhsan İpekçi anlatıyor
Atatürk’ün bir çok defalar filmini çektim. 1933’te Yugoslavya kralı Aleksandre İstanbul’a gelmişti. Atatürk’ü kralla birlikte filme aldım. Ertesi gün filmi göstermem için Atatürk beni Dolmabahçe’ye çağırdı. Makineyi alıp gittim. Beni görünce vaziyet nasıl diye sordu. İyidir efendim diye cevap verdim. Onu sormuyorum, film nasıl dedi. İyi çıkmış mıyım? Fevkalade iyi çıkmışsınız efendim dedim. Göster bakalım iyi değilse karışmam görürsün diye şaka etti. Filmi gösterdim çok beğendi. Biraz içmişti. Beni sofraya çağırdı. Kral o gün kendisine bir altın tabaka vermiş, onu bana hediye etmeye kalktı. Yemeğin sonunda yaverlerin gelip tabakayı benden geri isteyeceklerini biliyordum. Korktum, almadım. Israr etti. Yine reddettim. Bunun üzerine tabakayı cebime koydu. Gerçekten de yemeğin sonunda Tevfik Rüştü Aras benden tabakayı geri aldı.
İhsan İpekçi anlatıyor
Köşk’ün terasında tertibat kurduk. Atatürk meclisteki elbisesini giyip terasa yerleştirdiğimiz siyah bir tahtanın önüne geldi ve nutkunu okumaya başladı. Biz de makineleri işlettik. Bu sırada operatör remzi bize bazı işaretler yapıyordu. Remzi, nutuk bitince alkışlayın demek istermiş. Atatürk fena halde sinirlenerek eşşoğlueşekler beni artist gibi buraya çıkarmışlar alay ediyorlar. Böyle sinema olmaz diyen utku kesti. Alman operatör Atatürk’ün ne söylediğini anlamadığı için makineyi çalıştırmaya devam ediyordu. Bütün küfürler filme alınmıştır. Elimizde 120 metrelik bobinler vardı. İlk bobin bitmek üzereydi. Ben yerimden fırlayarak, 1 dakika müsade ederseniz bobin değiştireceğiz, dedim. Yine kızdı, görüyorsunuz ya bunlar film çekemezler. Doğru dürüst filmleri bile yok, dedi. Ben kendisine bobinlerin hep bu boy olduğunu başka türlü film çekmeye imkan olmadığını anlatmaya çalıştım. Bunun üzerine razı oldu ve nutku sonuna kadar okudu. Bobinleri İstanbul’a, stüdyo’ya gönderdik, banyo yapıldı. İlk denemeyi stüdyoda Ertuğrul muhsin, Nazım Hikmet ve Osman İpekçi yapıyormuş. Arkadaşlar bir yandan sandviç yiyor bir yandan da sesi dinliyorlarmış. Atatürk tam bu sırada eşşoğlueşekler deyince bağırınca fena halde ilkilmişler. Ertesi gün arkadaşlar filmi Ankara’ya gönderdiler. Atatürk’e filmin hazır olduğunu bildirdik. O gece Çankaya’da 50 60 kişilik bir davet varmış. Atatürk filmi benim oynatmamı istemiş. Çankaya’ya giderek filmi gösterdim, çok beğendi, bir daha göstermemi istedi. Filmi bir daha oynattım. Biraz sonra, şunu bir daha görelim dedi. Böylece filmi o gece üç defa oynatmış oldum.
Agop Dilaçar
1936 yılının son aylarını, 37’nin başlangıcını, Atatürk bu gördüğünüz kitabı, geometri adlı kitabı yazmakla geçirdi. Atatürk buradaki Türkçe sözcüklerin hepsini kendisi buldu. En çok sevdiği şair Tevfik Fikret’ti
224 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.