" 'Suçluluk olmamalı.' Zayıfça gülümsedi. 'Ben ne istersem onu yaptım. Sen yalnızca bir taştın. Taş gerekir ki yol döşensin, yoksa insan nasıl seçer kendi yolunu?' "
"İnsan yaşamlarını sayıya dökmek, bir damla gözyaşıyla bir damla kanı aynı teraziye koymak olacak iş değildi ama artık hesabını tutması gerekmiyordu ve her para geçiyordu, bu bile: Başkalarının kanı. Ödenecek bedel asla çok pahalı olmayacaktı."
"Eğer inandığımız değerlere bağlı kalmak bu değerlerin bozguna uğramasına yol açacaksa ne yapmalı? Özgür kalabilmek için köle olmak, ellerimizi temiz tutabilmek için öldürmek mi gerekiyordu?"
"Tek başımayım. Kendime rağmen, tek başına varolan o kederim ben. Bu körlemesine varoluşla harman oluyorum. Kendime rağmen ve yine de yalnızca kendi içimden fışkırarak."
"Gelecekleri tümüyle benim elimde olan beyaz sayfalar. Öğrencilik döneminden kalma, çocukça bir düştü bu sadece. Artık biliyordum. Hiçbir şey yokluk, o imkansız yokluk kadar beyaz değildir. Seçmek. Utanç verici bir barış mı, yoksa kanlı bir savaş mı? Cinayet mi, yoksa kölelik mi? Hepsinden önce seçimi dayatan koşulları seçebilmek gerekirdi."
Kendini silmek. Artık olmamak. Ama kendimi öldürsem bile varlığım sürecek. Ölmüş olacağım. Onlar ölümüme zincirlenmiş kalacaklar ve yeryüzünde aniden beliren bu gedik binlerce öngürülmeyen ipi titreştirip kopartacak. Yerimi Berthier alacak ya da Lenfant. Ben yine yokluğumun mümkün kılacağı tüm o edinimlerden sorumlu olacağım.