"Gazetelerde Üruğ'a PKK'nın suikast düzenlediği haberini okuyunca o an kafamda kuşku uyandı. Örgütte hemen araştırma yaptırdım. Biz, Üruğ suikast eylemini MİT ajanının kontrol ettiği bir grubun planladığını ve Siğbetullah Batur adlı ajanın burada başrolü oynadığını saptadık. Ama MİT'in amacının ne olduğunu bilemeyiz. Olabilir ki, egemenler arasındaki bir çelişmeyi de bu şekilde halledeceklerdi ve eylem PKK'nın üzerine atılacaktı."
Sayfa 433 - Emekli Orgeneral Necdet ÜruğKitabı okudu
Hükümetler, Genelkurmay ve başta CIA olmak üzere müttefik istihbarat örgütleri, ne İslami ne de MHP gibi milliyetçi örgütler hakkında bilgi istiyordu. Örneğin, CIA'nın tek öğrenmek istediği Türkiye'deki sol hareketlerdi. CIA bu yıllarda hep sol örgütlere ilişkin raporlar istiyordu.
“İstihbarat” sözcüğünün uluslararası karşılığı intelligence, Türkçede “zeka” anlamına geliyordu. Oysa Hiram Abas “zeka”sıyla değil “tabanca”sıyla hareket ediyordu. Halbuki, İstihbarat Entelektüel bir faaliyeti…
"Teşkilattaki yakın arkadaşlarına hep 5 6 kişiyle girişeceği bir silahlı çatışma sonucu ölmek istediğini söylerdi. Yatakta ölmek onun kabusuydu.
İstediği gibi olmuştu, ancak tabancasına davranamamış, gafil avlanmıştı..."
Hem İngiltere'de hem Amerika'da kabul edilen bir gerçek vardır. Eski bir devlet görevlisi ne denli üstün niteliklere sahip olursa olsun, evvelce istihbarat alanında tecrübe kazanmamışsa istihbarat servisinde üst düzeydeki bir göreve getirilemez.
İstihbaratta sadece emir vermekle çok az şey elde edilebilir, hele tamamen askeri yöntemlerin kullanılması hiç de uygun değildir.
Bir istihbarat servisinde çalışan personel ne kadar değerli ise o servis de o kadar mükemmeldir. İstihbarat servislerini ayakta tutan, karakterini oluşturan öge o serviste çalışan kişilerdir.
İstanbul’da güç, para, yeraltı dünyası, iktidar vardır. MİT bölge Başkanlığı İstanbul’un imparatorluklarından biridir. Ve en önemlisi, teşkilatta daha yukarıya giden yollar oradan geçer. 

MİT eski müsteşarı Fuat Doğu'nun ileri sürdüğü, "Yurtta sulh cihanda sulh" parolasından vazgeçilmesi tezi, özellikle Başbakan Özal'a yakın çevrelerde hayli olumlu puanlar topluyordu.