Büyükler gerçekten iyi mi bilirlerdi, yoksa yeni durumlarda yeni şartlar yaratacak kadar cesaretleri olmadığından mı, sonuçları göğüslemek zor olduğundan mı gelenek dışında kararlar almak istemezlerdi?
Konak yeni bir güne hazırlanıyordu... Güneşle beraber merdivenlerde ve bahçede başlayan ayak sesleri, kilerin kapısının gıcırdayan menteşesi, sobanın sürgüsünün küller boşaltılırken çıkardığı gürültü, bahçeden gelen serçe ve tulumba sesleriyle harmanlandı...
Dışarıda gün batarken küçülen aydınlık, eskimiş tahta kokulu konağın odalarından elini ayağını yavaşça çekerken, içerideki loşluk dev gölgelerle duvarlara çöküyordu.
Kış o yıl çabuk geldi. Yokluktan mı bilinmez, sanki daha gaddardı soğuk bu kez. Kar, toprak üzerinden hiç eksik olmadı. Tulumbadan altında ateş yakılmadan su çekilemedi hiç. Ağaçlar, sebzeler, hayvanlar dondu...
Erkek deli divâne sevgisini göstermez, erkek üşümez, erkek ekmeğini taştan çıkarır, erkek hata yapmaz, erkek asla korkmaz..! Bunları kim söylemişti de kural edilmişti?
Erkek deli divane sevgisini göstermez, erkek üşümez, erkek ekmeğini taştan çıkarır, erkek hata yapmaz, erkek asla korkmaz…! Bunları kim söylemişti de kural edilmişti? Aciz kaldıklarında kendilerini küçücük hissetsinler diye kadınlar mı uydurmuştu?
Neden erkekler hep "daha erkek" görünmek isterler diye düşünürken, gözünün önüne Mehmet'in kolunu kırdığında, "Hiç acımıyor kii!" diye avaz avaz ağlayarak hekime gidişi geldi.
Soyadı kanunun çıkmasıyla, Erkekgillerden Hamdi "Erkek"soyadını aldı. Ancak hanımlarından hiçbirine resmi nikâh yapma girişiminde bulunmadı. Kendi içinde bir "suçlu" aralığından mı, yoksa hangisinin gözyaşı daha büyük kestiremediğinden mi bilinmez.