Çok farklı hayatlardan çok kısa anlara şahitlik ediyoruz bu öykü kitabını okurken. Sokaktan geçerken fark etmediğimiz insanların hayatları çoğu. Ne çok acı gizli derinlerde dedim okurken.
Alintilar :
İnsanlar yürüyor ve susuyordu.
İnsanlar koşuyor ve gülüyordu.
İnsanlar kokluyor, öpüyor ve bakıyordu.
İnsanlar görüyordu, seviyordu.
İnsanlar yaşadıkça ölüyordu...
Yalnız olduğuma istemeyerek de olsa inanmaya başladım
🩵Gökdelenler göğü deldiğini zannediyordu. Baktıkça, dedemden işittiğim hikâyeler geliyordu aklıma; işte bunlar diyordum, Firavun'un; "Bana bir kule yapın, Musa'nın ilâhına ulaşacağım" dediği nefsin mâbedleri olabilir miydi?
Sonbahar esintilerinin delicesine dövdüğü ağaçların, yapraksız dallarına baktı. Çok değil birkaç ay öncesinde üzerinden meyveler fışkıran bu ağaç da bir ölü değil miydi şimdi?
Küçük de olsa samimi bir tefekkürle çok şey kazanabilirdi insan
🩵Yarım bırakılmış her kitap tren garında annesi tarafından unutulmuş bir çocuktur. Olduğu yerde bekler, ağlar.
Ömrüm boyunca yaptığım gibi yine kitaplara sığınmaktı isteğim.
Mazlumlar hiçbir zaman hâmisiz olmadığı gibi, zulüm de ebediyete kadar daim olmaz, olamaz. Zalime en fazla bir ömürlük mühlet verilir çocuklarımın annesi. Mazlum bu günün kaybedeni olsa da yarının fethedenidir, unutma. Mazlumun izzeti iki cihanda da büyüktür. Zalim ise yaşadığı her an bedbahttır"
"...Nasibimiz bir yerde bekliyordur elbet. Biz onu arar, gerisini Allah'a bırakırız."