Kitap PEN Amerikan kurgu ödülünü kazanmış .
Konusuna gelince; akıl sağlığı pek de yerinde olmayan bir kadın hayatı boyunca kötülüklere maruz kalır, ancak hayata tutunur.En sonunda da bir akıl hastanesine kapatılır.Aslında buradaki hayat da dışarıdaki hayattan farklı değildir.
Kitapta zaman zaman konu da kopukluklar fark ediliyor.Bazi cümleleri kaçırdım diye yeniden okumak zorunda kaldım.
Çıkış noktası ilgi çekici olsa bile kitap iddiasını yerine getiremiyor. Ne yazık ki metin çok zayıf. Açık ve akıcı olayım derken basit oluvermiş birden. Bir de kitabın hiçbir kısmı akılda kalmıyor. O kadar sayfa okumama rağmen kitabı anlatmakta zorlanabilirim.
Lydia Millet uzun zamandır okumayı planladığım, merak ettiğim bir yazardı.Yazarla tanışma kitabım olan Benim Mutlu Hayatım 2003 yılında PEN-Amerikan Kurgu Ödülü’nü kazanmış.
Kitabın anlatıcısı olan kadın kahraman bir akıl hastanesinde ( hastane boşaltılırken) kilitli olarak unutulmuş.Bu konuda pek ikna olduğumu söyleyemem.
Koruyucu aileler elinde büyüyen kahraman, derin travmalar yaşamış zekâ düzeyi düşük biri.Yaşadığı hayat, mutluluktan çok uzak.
Kitabın kurgusunu sevmedim.Böylesine acı bir yaşam öyküsünün bendeki karşılığı beklediğimden az oldu.
Lydia Millet’in iki kitabı daha var elimde, önümüzdeki aylarda okuyacağım.
Ve fısıldıyor: Hayalin içindeyiz çünkü hayal ettik. Onu hayal ettik ve bildik. İşte bu yüzden, diyor, burada daha fazla kalmak zorunda değiliz. Çünkü hayal biz olmadan da sürüp gidiyor.
Yani o zamanlar bile bana verilen nasihatlerin hepsini uygulayamıyordum. Çünkü çoğunlukla iyi nasihatler olduklarını bilsem de, o kadar çoklardı ki o günlerde içlerinde boğuluyordum; ilerleyen yıllarda, yaşlandığımda da boğulmaya devam ettim.
Yakın zamana kadar geleceğin bitip bitmeyeceğini bilmiyordum. Belki geleceğin de, gökyüzü gibi, hiçbir zaman ulaşılamasa da her zaman orada durduğunu düşünmüştüm.
... Beni bir Bayan ve bir papaz dışında kimse ziyaret edemiyordu; bu papazla arada bir görüşürdük hepimiz. İsa Mesih adındaki iyi dostundan bahsetmeyi çok severdi; ne yazık ki ölmüştü dostu. Yakın bir dostun ölümünden daha kötü bir şey yoktur ve sevgili papaz bu ölümü atlatamamıştı.
Oysa seksen yaşında değilim. Hatta kırık bile değilimdir. Pardon, artık emin olamıyorum. Belli ayrıntıları çoktan unuttum, şu an hangi yılda olduğumuz gibi.
Çünkü bedenin geçirdiği bir yıl, dünyada geçen bir yıla tekabül etmiyor.