Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kitaplarını, Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği sözleri ve alıntılarını, Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği yazarlarını, Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mısır'da en büyük etki tektanrı düşüncesi ve sünnet olma olayı. Mısır'da erkek cinsel organına büyük saygı duyulurdu. Onun ucunu kesip tanrılara adak olarak veriyorlardı. Ayrıca organın çok büyütülmüş şekli kuklalar halinde festivallerde ellerde taşınıyordu. Bu gelenek Dionysos ayinleri olarak Mısır'dan Yunanistan ve Anadolu'ya geçiyor. Bu ayinlerde kilden yapılmış büyük cinsel organlar yere gömülüp sulanırmış. Bu yolla ülkeye bereket geleceğine inanılırmış
Bu olay çok ilgilimi çekmişti.
Daha önce muazzez ilmiye çığ'ın kuran Tevrat ve İncilin sümer deki kökenini okumuştum kitaplarını genel olarak beğeniyorum.
Mabet fahişeliği bir meslek. Onlar kendilerini tanrı namına bu işe gönüllü olarak adayan kadınlar. Bunlar aynı zamanda bereket kültünün de temsilcileri. Sumer dininin bir simgesi olan 100 kadar kurumu kapsayan "me" ler arasında fahişelik de bir kurum olarak görünüyor. Bu rahibelerin diğer rahibelerden ayrılmaları için başlarını örtmeleri gerekir. MÖ 1600 yıllarında bir Asur kralının yaptığı kanunun 40. maddesiyle o tarihten sonra bütün evli ve dul kadınların başlarını örtmeleri şart koşulmuş. Kızlar ve sokak fahişeleriyse örtemeyecek. Böylece evli ve dul kadınlar da mabet fahişeleri gibi yasal seks yaptıklarından kutsallaştırılmışlar.
Mısır'da en büyük etki tektanrı düşüncesi ve sünnet olma olayı. Mısır'da erkek cinsel organına büyük saygı duyulurdu. Onun ucunu kesip tanrılara adak olarak veriyorlardı. Ayrıca organın çok büyütülmüş şekli kuklalar halinde festivallerde ellerde taşınıyordu. Bu gelenek Dionysos ayinleri olarak Mısır'dan Yunanistan ve Anadolu'ya geçiyor. Bu ayinlerde kilden yapılmış büyük cinsel organlar yere gömülüp sulanırmış. Bu yolla ülkeye bereket geleceğine inanılırmış.
geçmişten günümüze insanlık tarihindeki bütün kültürleri okuyarak anlayarak kendimizi de daha iyi tanıyabiliriz. Bütünlük içerisinde okumak, görmek, yaşamak dileğiyle:)
...Tanrı sözü olarak inandırılan din kitapları, çeşitli kültürlerden alınan etkiler, yerli halkın kültürüyle karıştırılarak meydana gelmişlerdir.
Medresede okuyup hafız, sonra da öğretmen olan babam bana "kızım Kur'an üç kısımdan oluşur, efsaneler, emirler ve tarih" der- di. Araştırmalarımız da Kur'an'da yazılan öykülerin hemen hepsi Musevi efsanelerinden alınarak, İslam düşüncesine göre şekillendirilmiş. Tevrat'tan bile değil. Tevrat'ta ise diğer kültürlerdeki efsanelerin Musevi kültürüyle karıştırılarak yazılmış olduğunu görüyoruz.
Sumer'de mabet fahişelerinin başları örtüldüğü gibi İsrail'de de yüzlerine peçe takıyor olmalılar. Yüzüne peçe takıp kendisini fahişe gibi göstererek kaynata- sıyla yatan Yakub'un gelini Tamar'ın Tevrat'ta yazılan öyküsü, yüz yıllardan beri Tevrat araştırıcıları arasında mabet fahişesi mi, sokak fahişesi mi, olduğu tartışması sürüp gidiyor. Halbuki o "zonah" olarak değil "qadeşah" olarak yazılmış. Olay şu: İbrahim'in torunu Yakup'un oğullarından Yahuda'nın üç oğlu oluyor. Bunlardan birini "Tamara" adlı bir kadınla evlendiriyor. Oğul ölüyor. Gelenek icabı kadın ikinci oğulla evleniyor. O da ölünce kaynata onu üçüncü oğluna almıyor. Buna kızan gelin dulluk elbisesini çıkarıyor, yüzüne peçe takarak kaynatasına kendisini fahişe gibi göstererek onunla yatıyor. Fahişelik ücreti olan bir oğlağa karşılık kadın, adamın kuşağını, mührünü ve sopasını alıyor. Adam verdiklerini geri almak için bir oğlak vermek istiyor ama kadını bulamıyor. Tamara gebe kalıyor ve kaynatası onun yakılmasını istiyor. Fakat o çocuğun kaynatasından olduğunu ondan aldıklarıyla kanıtlıyor.
Sumerlilerde de mabetlerde erkek fahişeler var. Onlar eşcinseller. Tanrıça inanna için yazılan bir ilahide buluyoruz bunu:
"Saygın danışman, göğün süsü,
Uyku sona erince, gün ışığı olursun,
Sumer halkı önünden geçer,
Sana selam, deriz.
Ayın yedinci gününde
Ay hilâl olunca,
Kutsal suda yıkanıp kraliçelik elbiseni giyince,
Davullar vurulur önünde.
Sumer halkı önünden geçer
Göğün yüce hanımına selâm, der.
Erkek olan kadınlar,
Kadın olan erkekler
Önünden geçer, sana selam, der.
Kadın olan fahişeler,
Erkek olan fahişeler
Önünden geçer, sana selam, der."
MÖ 1600 yıllarında bir Asur Kralı'nın yaptığı kanunun 40. maddesiyle o tarihten sonra bütün evli ve dul kadınların başlarını örtmeleri şart koşulmuş. Kızlar ve sokak fahişeleriyse örtemeyecek. Böylece evli ve dul kadınlar da mabet fahişeleri gibi yasal seks yaptıklarından kutsallaştırılmışlar. Sokak fahişeleri örtünürse çok ağır ceza görüyorlar. Kuşkusuz mabet fahişeliği yanında sokak fahişeliği iyi görülmüyor. Bu mabet fahişeliği geleneği, Babilliler ve Asurlular yoluyla Kenanlılara, oradan da İsrail'e geçmiş, ama Tevrat boyunca bu geleneğin kaldırılma çabaları izleniyor.
Ey sen kadınlar arasında güzel kadın
Göbeğin yuvarlak bir tas,
Onda karışık şarap eksik değil,
Karnın buğday yığını,
Zambaklarla kuşanmış.
İki memen sanki bir çift geyik yavrusu,
İkiz ceylan yavrusu."
"Senin boynun hurma ağacına,
Memelerin de salkımlara benziyor.
Hurma ağacına çıkayım,
Dallarını tutayım, dedim;
Memelerin üzüm salkımları gibi olsun, Soluğunun kokusu da elma gibi,
Ve ağzın en iyi şarap gibi,
O şarap ki uyuyanların dudaklarından kayıp
Sevgilim için dümdüz akar."