Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Başyapıtın Öyküsü

Henry James

En Eski Bir Başyapıtın Öyküsü Gönderileri

En Eski Bir Başyapıtın Öyküsü kitaplarını, en eski Bir Başyapıtın Öyküsü sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Başyapıtın Öyküsü yazarlarını, en eski Bir Başyapıtın Öyküsü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir gün ona "Marian, kalbin nerede senin?" demişti (öylesine konuşurmuş gibi elbette).     "Nerede mi... nasıl yani?" demişti Bayan Everett.      "Sabahtan akşama kadar seni düşünüyorum. Seni birleştirip parçalıyorum, insanların harflerden sözcükler oluşturduğu oyundaki gibi. Ama bir harf eksik kalıyor hep. Elimi kalbine koyamıyorum."
Sayfa 42 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bir gün ona "Marian, kalbin nerede senin?" demişti ( öylesine konuşurmuş gibi elbette). "Nerede mi... nasıl yani?" demişti Bayan Everett. " Sabahtan akşama seni düşünüyorum. Seni birleştirip parçalıyorum, insanların harflerden sözcükler oluşturduğu oyundaki gibi. Ama bir harf eksik kalıyor hep. Elimi kalbine koyamıyorum."
Reklam
228 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Modernizm düşüncesinin etkileriyle birlikte gelenekselleşmiş, üstü kapatılmış, gerçek şekli gizlenmiş birtakım gerçekler ortaya çıkarılmıştır. Modernizm hareketleri Rönesans’la başlamış ve Ortaçağ’ın din merkezli düşüncesine ve bu düşüncenin etkilerine isyan etme, karşı koyma şeklinde kendini göstermiştir. Modernizm, var olan kültürün artık bir kenara atılması gerektiğini ve yeni bir kültüre ihtiyaç olduğu düşüncesini benimser. Modernizmin temelinde, modern bilimin etkilerinin geleneksel otoriteyi zayıflatan yenilikleri vardır.
Bir Başyapıtın Öyküsü
Bir Başyapıtın ÖyküsüHenry James · Can Yayınları · 200841 okunma
"Marian," dedi, "beni aldatıyorsun." Marian onun ne demek istediğini biliyordu; kendisinin nişanlılıktan çok sıkıldığını biliyordu ve her ne kadar Young ve King'le yaşadıkları konusunda pek suçu olmasa da, Baxter'ın bunu ağır bir sadakatsizlik olarak gördüğünü de biliyordu. Bir darbe indiğini ve nişanlarının açıkça bozulduğunu hissediyordu. Yarım ağızla söylenecek bahanelerin veya inkarların Stephen'ı tatmin etmeyeceğini, kendisininse ona ancak bunları sunabileceğini biliyordu. Söylenecek böyle yüz laf bile tek bir kusursuz itirafın yerini tutmazdı. Bu yüzden "geleceğini" kurtarma çabasına hiç girmeden (çünkü artık umurunda değildi) sadece vakarını korumaya çabaladı. Doğal ve yarı-alaycı soğukkanlılığı vakarını korumaya şimdilik yetiyordu. Ama bu kaba sakinlik Stephen'ın hafızasına kalpsizlik ve sığlık olarak kazındı ve Marian'ın gerçek bir saygınlık ve değer kazanma çabalarına en azından orada etkisi hiç geçmeyecek bir darbe indirdi. Marian genç adamın kendisini sorguya çekme ve hayatına karışma hakkını inkar etti; onun nişanı bozma önerisini de az çok bekliyordu. Gözyaşlarının basit mantığını kullanmayı bile reddetti. Bu koşullar altında görüşmeleri pek uzun sürmedi elbette.
"Başka bir şey olmaya kalkmamız çok aptalcaydı zaten." "'Aptalcaydı, evet. Ama güzel bir aptallıktı."
"Hoş gelmeyen kısımlar için üzgünüm...Ben gerçekçiliği severim; bunu anlamış olmalısınız." "Sizi destekliyorum; bu gerçekçiliği yakalamak için kullandığınız çeşitli katı yöntemleri ne kadar övsem azdır. Ancak gerçekçi olmak için acımasız olmak şart değil ... gerçeği bire bir yansıtmaya çalışmak şart değil."
Reklam
Tam çıkarken ressam, Lennox onu holde karşıladı. ""Kendime bir anıt diktim.*" dedi ressam, "bitti. Gidip istediğiniz kadar bakın. (*Puşkin'in bu adı taşıyan şiirine gönderme yapılıyor. Şiirin ilk dizesi, "Kendime bir anıt diktim.")
''Ama ah! Kalp nerede?" diye haykırmıştı içinden. Bir gün ona "Marian, kalbin nerede senin?" demişti. "Nerede mi... nasıl yani?" demişti Bayan Everett. "Sabahtan akşama kadar seni düşünüyorum. Seni birleştirip parçalıyorum, insanların harflerden sözcükler oluşturduğu oyundaki gibi. Ama bir harf eksik kalıyor hep. Elimi kalbine koyamıyorum." "John, " demişti Marian zekice, "kalbim sözcüğün tamamı. Kalbim her yerde." Bu sahiden doğru olabilir. Bayan Everett kalbini ayrım gözetmeksizin bütün organizmasına yaymıştı, doğal olarak da kalbinin asıl bulunması gereken yerde biraz boşluk oluşmuştu.
Ama bir sevgili kuşkulanmaya başladı mı istediği zaman duramaz. Marian'a eskisi gibi inanmaya, onun sözlerini tereddütsüz doğru kabul etmeye içtenlikle çabalasa da, süregelen bir güvensizlik ve hoşnutsuzluk dürtüsünden kurtulamıyordu bir türlü. Büyü bozulmuştu ve büyüleri onarmak olanaksızdır.
"Sanırım haklısın. Beyaz eldivenlerimle dekolte elbisem ve güllerim yüzünden. Albay Mason, bir kadın böyle şeyler giyerse saçmalamaktan başka bir şey yapmasını beklemeyin ondan. Maria Teyze,"
Reklam
O kıza yaklaşacak adam güçlü olmalı," diye düşündü. "Onun kadar diri ve esnek olmalı, yoksa flört aşamasında geride kalıverir. Akciğerlerini, karaciğerini ve sindirim sistemini unutabilecek biri olmalı. Vatanı uğruna sağlığından olması bile hiçbir şey kazandırmaz ona. Bayan Hofmann böyle şeylerle neden ilgilensin ki? Onun vatanını sağlığını yitirmeden savunmuş bir erkeğe ihtiyacı var ...
(Bayan Hofmann) belki de Knight'la bir şeyler yaşamayı düşünür. Belki de sırf onu reddetmek için...
Ruhu yüz telli bir enstrüman ve sadece güçlü bir el ondan ses çıkarabilir. Cidden dokunulduğunda sonsuza dek tınlar o teller." Kısacası Mason aşık olmuştu. Anlaşılacağı üzere tutkusu kibirli ya da ödünsüz değildi; tersine sabırlı, tedbirli ve alçakgönüllüydü... neredeyse çekingendi.
Ferdinand boşuna askerlik yapmamıştı. Ağır bir darbe yemişti ve buna erkekçe katlanmak niyetindeydi. Kendine bir an olsun acımaya bile göz yummadı. Tersine tutkulu dağarcığının bulduğu sert sözleri hiç sansürlemeden söyledi kendine...
Başka ne yapacaktı ki? Kendisi sersem bir hayalperestken arkadaşı gerçek bir aşık gibi davranmıştı. Kendisi yaralanmayı hak ediyordu ve buna sessizce katlanacaktı. Bir yanılsamayla iyileşememişti; şimdi bir gerçekle iyileşmeyi deneyecekti. Sert bir tedaviydi bu, .okuyucunun da kabul edeceği gibi, iyileştirmezse öldürebilecek bir tedavi.
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.