Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Ceza Avukatının Anıları

Faruk Erem

Bir Ceza Avukatının Anıları Gönderileri

Bir Ceza Avukatının Anıları kitaplarını, Bir Ceza Avukatının Anıları sözleri ve alıntılarını, Bir Ceza Avukatının Anıları yazarlarını, Bir Ceza Avukatının Anıları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır.
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 9
Bu hikayeyi bir yerde okumuştum: Bir kız varmış, çok güzelmiş, dünya güzeli imiş, başkalarına acı vermekten hoşlanırmış, kendisini seven delikanlıya şöyle demiş "git, anneni öldür, kalbini çıkar, getir, köpeğime ver. O zaman seni seveceğim" delikanlı gitmiş, annesini öldürmüş, kalbini çıkarmış, koşa koşa gelirken ayağı bir yere takılmış, düşmüş, kalp elinden yuvarlanmış, dile gelmiş "ah yavrum" demiş, "bir yerin acıdı mı!".
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 8
Adliyede, Ağır Ceza Mahkemesinde sıramı bekliyordum. Bir evvelki davanın sanığını jandarmalar sürüklercesine salondan çıkarmağa çalışıyorlardı. Sanığın biraz evvel mahkum edildiği anlaşılıyordu. Sanıkla Başkan arasında şu konuşma geçti: -Sayın Yargıçlarım, pişmanım, iyi insan olacağım, -Olmazsın -Neden? -Biz öyle karar verdik(!).
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 7
Hukuktaki bazı deyimlerle gerçeği karşılaştırırsak şaşırmamak elden gelmez. Örneğin: «Mahkumiyet kararı kesinleşinceye kadar sanık suçsuz sayılır». Bu kural Anayasalarda da yer alır. Teknik adı şudur: «masumluk karinesi». Madem ki her sanık hükme kadar suçsuz sayılacaktır, o halde neden tutukluyoruz? Tutuklananı çevresi de suçsuz sayar mı! Bu «suçsuz»u Ağır Ceza Mahkemesine jandarmalar getirir, jandarmalar götürür. Getirirken kelepçelidir. Duruşmada kelepçeleri sökülür. Tutanağa şöyle geçer: «serbest olarak duruşmaya alındı», sadece kelepçesizlik serbestlik midir? Ya duruşmada sanığın arkasında duran iki jandarma! Biraz evvel sökülen kelepçe, giderken takılmayacak mı? Aradan on yıl geçmiş, suçsuzluğu anlaşılmış, adam beraat etmiş, salıverilmişti. İlk yadırgadığı şey yanında jandarmasız, elleri kelepçesiz yürüyebilmekti. Alışması kolay olrnadı. On yılda çok şeyler değişmişti. Geçen: on yıl, sadece sayı değil ki. Yaşlı Ana -Babası ölmüşlerdi, kederlerinden. Karısı intihar etmişti, sürünmekten. Acıyanlar, küçük kız çocuğunu evlatlık vermişlerdi, el kapısına. Çıkınca aradı, bulamadı. Bana öyle geliyor ki, Adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı. Ben yaşlı bir avukatım. «Masumluk karinesi»ni şimdi daha iyi anlıyorum. Tutuklamaya gelince, bu yeni zamanların icadı. Eski uygarlıklarda tutuklama yoktu. Davanın sonu beklenirdi.
Reklam
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 6
Otopsi raporuna göre ölenin vücudunu tek kurşun delip geçmişti. Mermi bulunmadı. Pusu yerinde ele geçen iki boş kovanın, iki ayrı tabancadan atıldığı saptandı. Ölene kimin kurşununun rastladığı anlaşılamıyordu. Böyle durumlarda Yasamızda bir kural vardır. İki kişi ateş eder, kimin öldürdüğü belli olmazsa, ikisine de ceza verilir, ceza biraz azaltılır. Bu kuralın haklı olup olmadığını bu olaya kadar çözememiştim. Haksızmış. Suçluyu bulmak Devletin görevi değil mi? Bulamadı diye neden birinin suçsuz olduğunu bildiğimiz halde ikisine de ceza veriyoruz !
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 5
Babasını öldürmüştü. Ölüm cezasına çarptırıldı. Temyiz ettik, karar tasdik edildi. Bildirmek için cezaevine gittim. Söylemeye hacet kalmadı. Yüzümden anlamıştı. Dayanamadım, önce de sormuştum, yine sordum.-«Neden bunu yaptın».-«Bilmiyorum, daha küçük yaşta iken bile babamın beni sevmesini, bana dokunmasını istemezdim. Sebepsiz Öldürdüm. Ben de bir türlü anlayamıyorum bunu. Her halde ben insan değilim». -«Seni çok mu döverdi, annene kötü mü davranırdı?»-«Değil, aksine beni çok severdi. Çok da iyiliğini gördüm. Annemi el üstünde tutardı, neden öldürdüğümü bilmiyorum. İçimde beni iten bir şey vardı, dayanamadım». Cezaevinden çıktım. Hapishane avlusunda bir kadın yanıma yaklaştı. annesiymiş. Karar tasdik oldu, dedim. Ağlamaya başladı. -« Avukat Bey, sana bir şey diyeceğim. Onun öldürdüğü babası değildi». Şaşırdım. Hemen koluna yapıştım. -«Söyle, gidip asıl babasını bulalım. Bu yargılamanın yenilenmesine sebeptir. Kanunda yeri var. Kurtarırız, hemen gidelim» dedim. Durdu, anlatayım dedi. -«Ölenle evlendiğim zaman gebe idim. Evlilikle doğum günü arasında hesap tutmadı, anladı. Beni çok sıkıştırdı. Çocuğun babasının ismini verdim. Kaçıp gitti. Onu öldürmüş. Meydana çıkmadı. Kimin öldürdüğü de bilinmedi. Sonra bana döndü. O günden beri çocuğuna, bana çok iyi baktı». -- «Çocuğun bunu biliyor muydu?»--- «Hayır, söylememek için bana yemin ettirmişti. Fakat çocuk, onu hiç sevmedi». Kadının yüzüne bakmadan uzaklaştım. Hapishane avlusuna yağmur yağıyordu.
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 4
«Değişmesini sağlamak, haksızlığını göstermek için kanunlara itaat» fikri küçümsenmemelidir. Sokrat kaçabilirdi. Kaçmamakla beşyüz hakimli «mahkemeyi kabul» etmiş sayılmaz, davranışı adalet tarihinde ünlü bir «red» dir. Kaçsaydı Atina'nın düşmanı sayılır, kararın doğru görülmesine sebep olurdu. Sokrat'ı ölüme mahkum eden hakimlerden hiç biri bu güne kadar yaşayabilmiş değildir. «Sanık Sokrat» hala kendini savunuyor. Buna karşılık, Sokrat'tan yetmiş altı yıl sonra Aristo sürgünü tercih ederken şunları söylemişti: «Atina'lıların düşünme hakkına karşı ikinci bir cinayet işlemelerine müsade etmeyeceğim». İki ayrı davranış. İkisi de düşündürücü. Sokrat «madem ki benden nefret ediyorlar, o halde söylediklerim doğrudur» derken, Aristo «Benden nefret edilirse söylediklerimi kabul ettiremem» demeği yeğlemişti.
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 3
Hocam Vasfi Raşit Sevük sıkıntı içinde öldü. Ölümü bana şu anıyı daima anımsatır: Ünlü bir Baro Başkanı ölürken yanına sevenlerı toplanmıştı. Tok gözlüydü. O Dönemde avukatlara kağıt para verılmezdi, bir ufak meşin torba içine bir kaç altın konur, ayak ucuna bırakılırdı. Zaruret içinde yaşayan Baro Başkanına «üstad ayak ucunuza o kadar kese bırakıldı. Neden böylesiniz» diye soruldu? Yanıt şöyle oldu: Almak için eğilmek lazımdı, yapamadım.
Reklam
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 2
(Almanya'da) Atelyeleri gezerken bir ara cezaevinin din görevlisi ile karşılaştık. Yaşlıca idi. Bütün yaşamını hükümlülere adamıştı: Suçluları uslandırmada uyguladığı «Dinsel Uyarılar»ın başarısını anlattı, uzun uzun. Sözü değiştirmek için, bin kişilik cezaevinde kaç kişinin müebbet ağır hapis hükümlüsü olduğunu sordum. «Beşyüz otuz» diye cevap verdi. «Ne kadar çok» dedim. Papaz başını biraz kaldırdı. Bana övünür gibi gelen bir sesle cevap verdi: «Biz sizin gibi asmıyoruz da». Sonradan hatırladım. Polatlı'da iki Alman turist öldürülmüştü. Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanırken Alman Kiliseler Birliğinden bir tel geldi: «Öldürülenler bizim vatandaşımızdır. Biz ölüm cezasına karşıyız. Asmayınız». Asdılar.
Bir Ceza Avukatının Anılarından Alıntılar - 1
Hücrenin önünden geçenler Aziz'in içerde bazan ağladığını, bazan bildiği duaları yüksek sesle okuduğunu, yalvardığını, bazan da işi kendisinin yapmadığını, haykırdığını duyarlardı. Neden sonra beklenmedik bir olay oldu. Tel gelmişti. Müdür nöbetçi gardiyana hemen Aziz'i getirmesini emretti. Aziz asılacağını anlamıştı. Onu sürüklercesine iki gardiyan, güçlükle getirebildiler, müdürün odasına. Yüzü sararmıştı. Müdür, «Aziz, oğlum, tel geldi, okuyayım» dedi, fakat okuyamadı. Aziz durduğu yerde garip bir titremeye tutulmuştu. Konuşamıyordu. Yüzü değişti. Ağzı çarpıldı. Sağ tarafı çöktü: Felç. Halbuki Aziz'in mahkumiyeti bozulmuştu, suçsuz olduğu anlaşılmıştı. Yargıtaydan gelen Tahliye teli idi. Köye haber salındı. Yakınları geldiler, cipe bindirip götürdüler. Aziz'i. Bir kaç ay sonra haber geldi. Felç ilerlemiş, Aziz ölmüştü. Müdürün bu anısını dinledikten sonra uzun uzun düşündüm. Ne diyelim. Adalet, öldürmeğe karar verirse, mutlaka öldürür.
Düşün suçu
Sanık, bir yazardı. Savunmamı yaptım. Yazıların suç olmadığını kanıtlamaya çalıştım. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sanıktan son sözünü sordu. Sanık ayağa kalktı. Elinde bir tomar kağıt vardı. Uzun bir savunma hazırladığı belli idi. Biraz durakladı, sonra kağıtları sıranın üstüne bıraktı. Savunmadan vazgeçmişti. —Ben bunları, sadece düşündüm. dedi. —Başkan: ama yazdınız. —Sanık: düşününce, yazmamak olmuyor ki! Kalem çekiyor, insanı.
96 syf.
·
Puan vermedi
Faruk Erem, ülkemizin sayılı ceza hukukçularından. Yazdığı kitap ise hukukçu yani ile insan tarafının harika bir bileşimi. Hümanist ceza hukuku görüşünün hakim olduğu bir savunma anlayışı ve insana bakış kitaba hakim .Suçlu insan nitelemesine başlarken önce insandan başlamamız gerektiğini, insanı anlamadan suçu önlemenin mümkün olmadığının altını çiziyor . Okurken suçlu kimdir, suç nedir gibi soruların cevabını kanun metinlerinden ziyade insanın varoluşunda ve toplum nezdinde aramamız gerektiğini anlıyoruz. İnsanı anlamak meselesinin zorunluluğunu ve insandan uzak ,insanı eşya gören bir hukuk anlayışının ne gibi sonuçları olacağını üzülerek fark ediyoruz . Sadece hukuk ile ilgilenenlerin değil herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm,insanın okurken tüm insanlığı ve aynı zamanda kendi içini tartması gereken, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yaşanan davalara konu olmuş olayların anlatıldığı müthiş bir kitap. Önce insan önce yaşam hakkı diyen bir anlayışın ürünü.
Bir Ceza Avukatının Anıları
Bir Ceza Avukatının AnılarıFaruk Erem · Murat Kitapevi · 2018913 okunma
1.277 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.