Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Dünyadan Bir Dünyaya

Samiha Ayverdi

Bir Dünyadan Bir Dünyaya Gönderileri

Bir Dünyadan Bir Dünyaya kitaplarını, Bir Dünyadan Bir Dünyaya sözleri ve alıntılarını, Bir Dünyadan Bir Dünyaya yazarlarını, Bir Dünyadan Bir Dünyaya yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu alemde, kendi kendinin cahili olana, kendinden büyük düşman, kendi kendini bilene de, kendinden sadık dost var mıdır? 
Sevenin dağları yerinden oynatmasina şaşılamazdı. Sevmeden sevilenin de, sevene bir dinamo vazifesi gördüğü, şevkini, heyecanını, yapıcı ve yaratıcı gücünü durmadan tazelediği nasıl inkâr olunurdu ?
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Hâlbuki hayvanî ve gayriinsani bağlarının esaretinden ölüp kurtulmadan gelecek bir ölümün ne hazin hatta ne çirkin bir ölüm olduğunu bilebilseydik, elimizdeki hayat sermayesini böyle yok pahasına harcayıp tüketmek ister miydik?
İnsan oğlu için düşünmek hayli zor bir keyfiyet… Ama daha da zor, hatta beşeriyetin başına bin bir zorluk çıkaran asıl keyfiyet, dünyaya ne için geldiğini düşünmemek ve bilmemek.
Zira insan oğlu, kopup geldiği yere yaklaştığı, onunla biliş tutup, aşinalık ve dostluk kurduğu nispette insandı.
kendi kendini bilene de, kendinden sadık dost var mıdır?
Bilmem ki, aslında dost ve ikiz yaratılmış, şu birbirini tamamlayıcı madde ile mânânın ne diye arasını açar, açar da kimsenin edemeyeceği düşmanlığı kendimize ederiz? Bu âlemde, kendi kendinin câhili olana, kendinden büyük düşman, kendi kendini bilene de, kendinden sadık dost var mıdır?
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Kendini ikrar¹, kendini inkârdan güç olduğuna göre, çâreyi topyekûn öz değerlerini silkip atmakta görmek ne hazin bir gafletti. Bu, bir rejim ve hürriyet mücâdelesi değildi. Kökü Tanzîmât'a dayanan bir iman ve îmansızlık savaşı idi. Senaryoyu hazırlayan düş- manlarımız, oynayan ise bizdik. Niçin tarihin zirvelerinden bu gaflet uçurumuna düşmüştük? Düşmüştük. Zira düşenin cehli, düşürenin gāyesi ile iş birliği etmişti. Bu tehlikeli yoldan geri dönmek için ise, irfan ve basîretle cilâlanmış bir göz, târihî hâfızamızı harekete geçirecek bir üstün heyecan lâzımdı. Halbuki garbın yalınkat fikir piyasa- sı, idrâkimizi istîlâya başlamakla, zihinlerimizi bu ithal malı fikir metâı ile öylesine doldurmuştu ki bizi biz yapmış olan kıymetlere yer kalmadığını görerek nemiz var, nemiz yoksa fırlatıp dışarı atmıştık.
Sayfa 165Kitabı okudu
Aciz, kudretsiz, işe yaramaz bir et parçası olarak dünyaya gözlerimi açtığım andan bugüne, içinde gark olduğum o pâyansız evlât aşkına karşı benden nasıl bir mukābele, nasıl bir ikram, nasıl bir şükran ve karşılık görebilmiştir? Aziz tuttuğu, gözünden esirgeyip üstüne titrediği bu evlât, dünyaya gelmek saadetine vesile olmuş o babaya, elbette ki ondan gördüğü nîmetin çeyreğini dahi verememiştir.
Sayfa 160Kitabı okudu
Alemde bir ayîneyim her kim bakar bir an görür Her ne görür kendi yüzün ger yahşi ger yaman görür
Sayfa 158 - Dünya içinde bir aynayım, kim bakarsa bir güzellik görür. Kötü ve iyi ne görürse kendi yüzünü görürKitabı okudu
Fiillerimizin ilahi aynaya aksetmesine mâni olacak bir kuvveti düşünmek kadar cehalet olur mu idi? Ne kadar yalvarsak, ne yapsak ne etsek, bu aynanın güzeli çirkin, çirkini güzel gösterdiği görülmüş mü idi?
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
'Vatan benim cebim!'
Bir gün babam anneme: - Hanım, dedi. (...) eniştesine, kelleyi koltuğa alan biri, cesaretle çıkışmış, vatan bu kadar tehlikede iken vurgunculuğu çok ileri götürdüğünü söylemiş de, ne cevap almış biliyor musun? Adam gülmüş, ellerini ceketinin iki yanına vurarak: Vatan benim cebim! demiş. Bu acı hikâyeyi anlatırken babamın yüz ifadesi ağlamaktan beterdi. Gerçekten de vatan, onlar için keseleri demekti. Ama ceplere doldurulan, kasalara yığılan bu koca koca servetleri yiyebilecekler miydi? Harbin hezimetle biteceğine artık şüphe kalmamıştı. Hem de bu iş, hiç de uzun süreceğe benzemiyordu. O takdirde bu adamlar ne olacaklardı? İlâhî adâlete karşı böylesine kayıtsız ve mesûliyetsiz olanlar, nasıl olsa kanunun bir açık köşesini bulup yakalarını kurtarmaları mümkündü. Düşündükleri de zaten bu idi.
Sayfa 157Kitabı okudu
...ev halkı bir sabah uyandığında, büyük annenim bir dünyadan uyuyup, bir başka dünyaya uyandığını öğrendi.
Sayfa 154Kitabı okudu
Zorlamaya gelmeyen bir keyfiyet varsa, o da, bir mantık ve muhakeme süzgecinden geçmesi zarûrî olan vicdânî ve zihni kanaatlerdi.
Sayfa 153Kitabı okudu
bugün, madde ile mânanın nikahını kıymamış olmanın cezasını çekiyordu
İtiraf etmek yerinde olur ki, garp, dünya görüşünün ağırlık merkezini madde üstünlüğüne dayarken, her zaman mana ve ruh üstünlüğünü elinde tutmuş olan şark, spirtüel ve ince medeniyetinin içine, bir nevi tenezzül sayarak hoyrat maddeyi kabul etmemek hatasını işlemişti. İşte onun için de bugün, madde ile mânanın nikahını kıymamış olmanın cezasını çekiyordu; şarklı olmanın değil. Çünkü garp vahşi kütleler hålinde yaşarken, şark, ilim, irfan ve hikmet meşaleleri ile dünyayı aydınlatan büyük medeniyet merkezlerine sahipti. Ancak devirler geçip gözlerini uğuşturarak uyanan garp, yarışa geçip şarkın mîrâsına konarak, onu geride bırakırken, bu yarışa iştirake yanaşmayan şark, olduğu yerde kaldı ve durmanın düşmek olduğunu bilemedi.
Sayfa 150Kitabı okudu
Acaba bizi şarklı olmaktan utandıran neydi? Garplı olmaktan ise ne bekliyorduk? Garba kollarımızı açıp, bin yıllık köklerimizi söktüren: Sendenim, senden olmak için bütün târihî değer ve faziletlerimden soyunuyorum.. dedirten kimdi? Bâri bunu olsun bilseydik...
Sayfa 148Kitabı okudu
336 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.