Biz Müslüman Mıyız?

Muhammed Kutub

Biz Müslüman Mıyız? Sözleri ve Alıntıları

Biz Müslüman Mıyız? sözleri ve alıntılarını, Biz Müslüman Mıyız? kitap alıntılarını, Biz Müslüman Mıyız? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok defa İslam, ya bir ibadet manzumesinden ibaretmiş gibi tedris (öğretim) edilir,dolayısıyla bu husustaki emirleri yerine getiren her şahsın İslam adına bütün vazifelerini ifa etmiş olacağı telkin edilir yahut da o,siyasi,içtimai,ideolojik ve psikolojik bir zorbalık müessesesi gibi gösterilir,mahiyeti itibariyle tereddütlerden ibaret bulunduğu anlatılırdı.Bu tereddütler bir yandan halk nazarında islam'ı küçük düşürüp alay mevzuu yapar, diğer taraftan da uyuşukluk ve geriliğin sebebi olduğu vehmini uyandırırdı.Öyle ki,insanların kafasında,din denilen bu gaflet müessesesinden kuvvetli bir hamle ile kurtulmanın lüzumuna dair kanaatler doğuyordu.Bu eğitim sisteminin telkinlerine göre İslam'daki meziyetlerin yerini Avrupai değerler almaktaydı.Avrupa,kuvvet demekti.Medeniyet,ilim ve sosyal adalet demekti.Ve hürriyet,kardeşlik,eşitlik demekti.Yani o,her sahada görülen ve görülecek olan terakki hamlelerinin kendisi demekti.Gerçek sosyal nizamlar Avrupa'da doğmuştu.Hakiki iktisat sistemlerini de o icat etmişti.İnsan için en uygun hayat nizamı Avrupalıların tecrübeleri neticesinde bulunmuştu.İnsan haklarını Fransız İhtilali,demokrasiyi ingiliz halkı rayına oturtmuş,medeniyetin temellerini de Roma İmparatorluğu atmıştı!!! Kısaca Avrupa, yıkılması mümkün olmayan muazzam bir devdi. İslam ise;yaşayabilmek için bu deve kölelik etmesi icab eden basit bir cüce.
Sayfa 123
Bugünün kadını cemiyet hayatında tahrik unsuru olmaya devam ediyor.Hatta kendilerini böyle bir ortam içinde bulmaları hoşlarına gittiği için derinlemesine düştükleri bataklıktan çıkma faaliyetleri nefislerine ağır geliyor.Halbuki Avrupa ve Amerikalı bir kısım kadınların bile hem cinslerinin bu olumsuz tavrına artık ürpererek bakmaya başladıkları bilinmektedir.Bununla beraber,hemen ilave edelim ki,söz konusu tahrik faaliyetleri,eskisine nazaran daha da artacaktır. Hatta bugüne kadar çerçevenin dışında kalmış bulunan birçok kadınlar da söz konusu faaliyetlere katılacaklardır.İşte hastalık bu şekilde dünya çapında bir özellik kazandığı an,birçok kadınlar,kocaları,nişanlıları ve sevgilileri için bir ıztırab ve azab nedeni olacaktır.Aileler yıkılacak,bağlar kopacak,gönüller derinden derine yaralanacaktır.Çok geçmeden kadın böyle bir hayata devam etmenin uygunsuzluğunu anlayacak,yaratılışında mevcut bulunan güzel davranışlara kendisini kavuşturucu bir nizamın kendisi için daha hayırlı olacağını,bugünkü gidişin ise mutsuzluktan başka bir netice getirmediğini nihayet idrak edecektir.İşte o gün insanlar dine dönecektir.Hem de İslam di nine.Bu,insan iradesinin dışında cereyan eden bir kanunla gerçekleşecektir. Çünkü Allah, insan fıtratına bu kanunu yerleştirmiştir.Zamanı gelince,o, gönüllerdeki vazifesini yerine getirecektir.
Sayfa 190
Reklam
Şimdi beşeriyet,hiçbir şeyle tatmin edilmeyen bir açlığın pençesinde kıvranmaktadır.Gerçi iktisadi nizamları,siyasi doktrinleri vardır.Sosyal ıslahat hareketlerine sahip bulunmaktadır.Kısaca, tarihin belki de hiçbir devrinde görülmeyen bir refah seviyesine kavuşmuştur.Bununla beraber o,elinde bulunan bu imkanlarla açlığını giderememektedir.Çünkü beşeriyet ruhi açlık içindedir. İman ihtiyacından doğan bir açlıktır bu...Zihinlere musallat olmuş sonu gelmez endişeler halinde bu açlık,kendisini hissettirmektedir.Modern tekniğin hazırladığı yüksek hayat standardı, her türlü maddi servet ve imkanlara rağmen,insanoğlu ruhi bunalımlardan kurtulamamaktadır.İç sıkıntıları,yüksek tansiyonlar,intihar ve cinnet hadiseleri,hep,iman ihtiyacının belirtileridir.Maddi servetlerin ve bayağı zevklerin içine gömüldükçe insandaki akli dengenin daha ziyade bozulduğu görülmektedir. Vicdanların derinliklerinde saklı bulunan açlık hissi,böylece,biraz daha günyüzüne çıkmaktadır. Yakın bir gelecekte,bu açlığın gerçek sebebi anlaşılacak;insanların inanmaya, hem de kainatın sahibi olan ALLAH'a inanmaya muhtaç olduğu meydana çıkacaktır.Bu öyle bir ihtiyaçtır ki,başka bir vasıta ile tatminine imkan yoktur. Ve onun yerini hiçbir unsur dolduramaz.
Sayfa 188
"- Bugünkü medeni dünyanın dayandığı her temelde İslam'ın rolü vardır" Oryantalist Breiflot
Sayfa 89
Eski Müslümanlar, İslam'a göre dünya ve ahiretin birbütün olduğunu da biliyorlardı. Peygamber Aleyhisselam: "-Kıyamet kopar da sizden birinizin elinde bir fidan bulunursa, kopması tamam olmadan o fidanı dikebilirse diksin. Bunda kendisi için ecir vardır" buyuruyor. İslami idealin kendisiyle imtiyaz kazandığı bu mübarek hadisten ilk akla gelen şey şudur: Ahiret yolu dediğimiz şey aslında dünya yolunun ta kendisidir. Her ikisi arasında ayrılık gayrılık yoktur. Zaten biri dünya için, diğeri de ahiret için olmak üzere birbirinden farklı iki yol mevcut değildir. Ancak bir tek yol vardır: Bu yol hem ikisini içerir, hem de dünya ve öteleri birbirine bağlar.Ahiretin bir yolu var:adı ibadet; dünyanın da bir yolu var:adı amel şeklinde bir ayrılık mevcut değildir.Her iki aleme giden yol birdir.Şu kadar var ki,yol dünyada başlar,ahirette biter.Ve bu yolda aksiyon ibadetten;ibadet de aksiyondan ayrı değildir.İslam'a göre ikisi de birdir. Birbirine karışmış halde,eşit şekilde devam etmektedir.Ömrün son anına kadar iş ve hareket;hayatın adımına kadar aksiyon...Fiilen kıyamet kopabilir,fakat Müslüman buna rağmen fidan diker.
Sayfa 31
Bir kızcağızın fotoğrafını çekmek istediler.Nasılsa kendisinde"haya"dan bir eser kalmış.Herhalde yaradılışından gelen ve kadınlığının tabii neticesi bir duygu... Mayolu olarak plajda gezinirken bir poz aldırmak ister,kumların üzerine oturur. Az da olsa hayası var ya...Tesirini gösterir ve kızcağız bacakları kapalı bir şekilde oturmaktadır.Fotoğrafçı "ilerici"bir resim almak ister ve kıza bacaklarını açmasını teklif eder.Fakat kız bu teklifi reddeder.O zaman fotoğrafçı,kıza manidar bir eda ile bakar ve: "Tuhaf şey!Ayol sen çiftçi kızı mısın yoksa?"der.Bunun üzerine,az da olsa mevcut olduğundan bahsettiğimiz haya uçup gider.Artık bütün vücut organları hürriyete kavuşmuştur:Bacaklar rahatlıkla sonuna kadar açılır.Şimdi her şey yolundadır."İlerici"(!)bir poz alınmıştır... İradesi zayıf müslümanlara karşı Haçlı emperyalizmi işte bu taktiği kullanıyordu "Yoksa siz gericimisiniz?"deniyordu.Bunun üzerine,zaten müphem bir şekilde mevcut olan"direnme gücü"de yerini"teslimiyet"e bırakarak uçup gidiyordu. Avrupa"medeniyeti!",tedbir,irade ve mantıktan mahrum bırakılan İslam dünyasında "mecburi" kabul edilen yolda işte böyle ilerledi.
Sayfa 164
Reklam
Muasır İslami Yönelişler (Modem Trends in islam)adlı eserinde Gibb,diyor ki : "Halkın kendisi için meydana getirdiği toplum çeşidi,bu alemin mahiyeti ve gayesine,insanoğlunun kainattaki yerine olan inancına dayanmaktadır.Bu,herkesin oldukça alışık olduğu bir nazariyedir.Kilise de bu mevzuu her hafta işler.Fakat bu inanca uygun bir cemiyet yetiştirme uğrunda azim ve sebat gösteren biricik din İslam olsa gerektir.Bu maksada vasıl olması için kullandığı başlıca vasıta da Allah'ın kanunudur."
Sayfa 15
" İslam"adlı kitabında:"İslam'a göre ilimden beklenen şey,dine,yani ahiret işlerine hizmet etmesidir"diye yazan Grunebaum'da alim ve vicdan mefhumlarını acaba bulabilir misiniz?Halbuki bu adam,bahsi geçen kitabında İslam'ın hem dünya ve hem de ötelerin nizamı olduğunu;dinin dünyadan ve beşer hayatının da ilahi kanundan ayrı olmadığını itiraf ve kabul etmektedir.
Sayfa 152
niyet olmadıkça ne aksiyonun,ne de herhangi bir şeyin değeri yoktur.Amma hayat sahasında belli başlı bir enerjiye dönüşmemiş niyetin de tek başına bir kıymet ifade etmeyeceği gerçektir.
Sayfa 11
Madem ki erkek Darwin'e göre "hayvana benzeyen"bir insandır ve cinsi duygularının esiridir, o halde böyle bir"erkeğe" hükmedecek en büyük kuvvet "şehvettir".Et ve kemiğinde mevcut bulunan şehevi arzuları harekete geçiren her etken onun mutlak hakimidir.O halde"hislerini tahrik eden her kadın" bu erkeğin hakimidir.Kadın,tahrik silahını kullandığı müddetçe şehvetlerinin esiri olan erkekler üzerindeki hakimiyetinin artacağını anlamıştı.Bu bakış açısından hareket eden kadın için tahrik,başlıca hedef olmuştu.Üstelik,tahrik neticesinde meşru bir kocaya,yahut da herhangi bir aşığa sahip olmak mecburiyetinde de değildi.Buna zaruret yoktu.Çünkü o,bütün erkeklere karşı,tahrik kabiliyetini bir silah olarak kullanmaktaydı.Böylece,her erkeğin benliğinde kendi varlığını hissettirmenin imtiyazını elde etmişti.Günümüzün kadını yaşamak için çalışıp didiniyor.Gerçi bu hayat kendisi için yorucu ve yıpratıcıdır.Fakat o,bu yorgunluğu,tahrik vasıtasıyla erkekler üzerinde kazanmış bulunduğu nüfuzu hesaba katarak telafi etmektedir.Nasıl olsa kadın,her erkeğin gönlünde yatan bir varlık olmaya devam ediyor ya...Gerisine boş ver,diyordu. Onu eğlendiren, avutan düşünce buydu.Tahrik yoluyla erkekler üzerinde kurduğu hakimiyetin kendisine cazip geldiğini gören kadın,bu işe devam etmiştir.
Sayfa 181
556 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.