“Düşüncelerimin esiri miyim? Tutsak olan düşüncelerim mi?”
“Bu duyguyu ne zaman hissettim bilmiyorum. Sanırım bu sorular bir süredir benimle seyahat ediyor. Köleliği sevmediğim doğrudur. Düşünmek, vazgeçmesi zor bir zevktir. Hayatta yanlış giden çok şey var ve artık dayanamıyorum. Hayata dur demeliyim. El freni avucumda bekliyor gibi. Gaz pedalına basana karşı büyük bir nefretim var. Bu hatalardan kimin sorumlu olduğunu söyle bana!”
Uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşma sırasının kendisine geldiğini düşünen Behçet, gözünü yol kenarındaki tabelada tutarken, arkadaşını uyarıyor: “Tabela Bozuk Satıh diyor, biraz yavaşla.” Konuşmasına devam edecekken Necat buna izin vermiyor.
“İşareti gördüm. Hayat böyle, bozuldu! İyileşmeye hiç niyeti yok. İnsanlar hayata alışmış, takırdıyorlar. Görüyorsun, bozuk satıh var, yavaşla! Kendine ve çevrene zarar verme. Nerdeee! Yavaşlamaya tembellik ediyor. Nereye ulaşacaksın? Etrafına bir bak, neler oluyor? Haklı mıyım Behçet? Dut yemiş bülbül gibisin, ha!”
Behçet durur mu? Fırsat ayağına gelir gelmez pası gol oluyor.