Taklitçiliğimiz, Meşrutiyet, Toplumsal Bunalımımız, Bağnazlık, Düşünsel Bunalımımız, İslâm Dünyasının Çöküşü Üzerine Bir Deneme, İslâmlaşmak, İslâm Toplumunda Siyasal Kurumlar
Bütün Eserleri kitaplarını, Bütün Eserleri sözleri ve alıntılarını, Bütün Eserleri yazarlarını, Bütün Eserleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Duraklama ve gerilememizden din bilginlerimiz ile ileri gelenlerimiz sorumlu tutulacak yerde, ahlaki ve manevi değerlerimiz dinimizin ürünü olduğu için yanlışlarımız da dinimizin kurallarına bağlandı. Bir yanılgının ürünü olan bu düşünce nedeniyle İslam’ın gelişmeye engel olduğu yargısına varıldı. İslam’ın insanlığı parlak bir uygarlıkla yükselttiği, eşsiz bir atılımla Osmanlı devletini kurduğu ve özellikle bugün hayranlık duydukları Batı uygarlığının bile kendisine kuşkuya yer bırakmayacak biçimde borçlu olduğu unutuldu.
Kendi güzel sanatlarımızı, kendi müziğimizi, kendi mimari üslubumuzu, kendi edebiyatımızı korumanın ve teşvik etmenin de toplumsal görevlerimizden olduğunu öğrenmeliyiz.
Geçmişe, geleneklere, ahlak ve teamüllere saygı göstermek de temel toplumsal görevlerimizdendir. Bu gibi bağlardan soyutlanan bir insan topluluğu, toplumsal bağlardan da soyutlanarak ilkel bir insan yığını durumuna döner.
Pozitif bilim ve tekniğin egemen olduğu yüzyılımızda, çocuklarımızın gerekli güç ve yeterliliği kazanmaları için tek çözüm sayılan bu yeni öğretim sisteminin düzenlenmesi, kurulması sırasında ahlak ile malumatın, eğitim ile öğretimin birbirinden ayrı şeyler olduğu anlaşılamadı. Bu yüzden eğitim kurumları, yalnız bilim ve teknik ile modern zihniyetin hayranlık duyulan ilkeleri üzerine kuruldu. Bu nedenle gerçek mahiyeti bakımından kısır bir temsil ve taklitten öteye gidemedi.
Her türlü insani ilerlemenin, insanların emek ve zekasıyla, çevre ve zamanlarının ihtiyaçlarını hakkıyla kavramaları ve bunları uygulamadaki yetenekleriyle ortaya çıktığında tereddüt edilemez.
Batı ulusları, insanlar arasında bulunması gereken doğal eşitliği gerçekleştirmek ve kendilerinin gerek toplumsal gerek bireysel etkinliklerini sınırlayan düzenin getirdiği bağ ve engellerden kurtulmak istemişlerdir. Dolayısıyla daha çok siyasal hak ve özgürlük elde ederek daha çok eşitlik temin etmek için “aristokrasi” kurallarını terk ederek toplumsal ve siyasal sistemlerini “demokrasi” yöntem ve kurallarına uydurmak için aralıksız çaba harcamışlardır.
Yenilikçilerimiz, insanların yasa ve kurallar için değil, tam tersine, yasa ve kuralların insanlar için meydana getirilmiş olduğunu hiçbir zaman gerçekten anlayamamışlardır.