Birbirlerine bakıyorlardı. Bakışlarıyla birbirlerine bir şey, birden çok şey söylemek istiyorlardı. Oysa bakışları hiç birşey söylemiyordu. Bir bakıma söylenecek pek çok şey vardı. Bir bakıma hiçbir şey yoktu. Ama bu tek şey, bir anda ne kadar çok şeydi. Herşey bir başka şeyin rahmiydi. Herşey, birşeyi, birşey, başka birşeyi doğuruyordu. Terliksiler gibi bölünerek artıyor, durdurulamıyordu.