İçime dolan hüzün, istediğim yere gidebilme özgürlüğümün elimden alınmış olmasından değil. İnsan istediği yere gitmekte hiçbir zaman bütünüyle özgür olamaz zaten. Ben istediğim yere değil, gitmem gereken yere ulaşmakta özgürdüm.
Kazancım ne olursa olsun, şimdiye dek hiçbir şeyi mutluluk ya da mutsuzluk açısından ele almadığımı düşünüyorum. İstediğimiz zaman bozdurup harcayabileceğimiz bir bono değildir ki mutluluk! Nasıl olur da yaptığım bir eylemin bana mutluluk getireceğine inanırım? Böyle bir şeyi düşünmek bile gülünç. Mutluluk en kötü zamanlarda, sıkıntı ve yokluk içindeyken de yaşanabilir. Yapılması gereken iş sona erince kendiliğinden gelir mutluluk, o büyük sıkıntının tam ortasında kendini duyurur.
Yolculuğun ilk gecesi boyunca Swann'ların Tarafında'yı belleğimde canlandırmaya çalıştım. Çok iyi bir soyutlama yöntemiydi bu. Swann'ın akşam yemeğine gelirken araladığı bahçe kapısını, çıngırağın madeni sesini düşledim. Köyün kilisesindeki vitrayların rengini gördüm yeniden. Akdikenleri çeviren çit, benim çocukluğumun da dikenlerini çeviren çitti. Yolculuğun ilk gecesini Swann'ların Tarafında'yı ve çocukluğumu anımsayarak geçirdim. Vinteuil'in sonatındaki o motifle karşılaştırılabilecek değerde bir şeyin, benim çocukluğumda da olup olmadığını sordum kendime. Yoktu böyle bir şey.