'Artık, Bizans imparatorlarının kudret ve kuvvetleri, hemen hemen bitmiş gibidir. İmparator Konstantin tarafından kurulmuş olan bu on asırlık hükümet o derece kağşamıştır ki, indirilecek şiddetli bir darbe, o köhne binayı temelinden yıkmaya kafi gelecektir.'
Böyle söyledi ve o şiddetli darbeyi bizzat indirdi. Artık o, Fatih idi.
Fatih hiçbir hükümdara ve ordu kumandanına nasip olmayan bu büyük zaferi kazandıktan sonra, o zaferin şerefine leke sürecek hiç bir küçüklük eseri göstermedi. On asırlık Bizans kalesini nasıl zaptetti ise, onun sakinlerinin gönüllerini de öylece kazanmak istedi.
Yirmi bir yaşında fiilen Osmanlı tahtının sahip ve hakimi olan bu seçkin hükümdar, 30 sene süren saltanat hayatında, sayısız büyük hadislerin kahramanlıkları ile şöhretini ebedileştirdi. devletinin hakimiyet sahasını karada ve denizde genişletmekle yetinmedi. Yazarın dediği gibi: "Fatih cihangirlikten ziyede cihandarlık emelinde idi." Fatih, "Bu kanunname, atam ve dedem kanunudur. Ve benim dahi kanunumdur. Evladı kiramım, neslen ba'de neslin, bunun-la amil olalar." Dediği kanunnamesi ile teşkilatçılığı; kurduğu medreseler ile ilme verdiği önem; inşa ettirdiği yapılarla imarcılığı ve diğer bütün yönleriyle Fatih, devletinin başında bir çağı kapadı ve imparatorluğunun başında bir çağı açtı...