"Su ağzıma ve burnuma dolarken güneş gittikçe uzaklaşıp küçülmeye başladı. Gözlerimi yavaşça yumup, gerçekliğinden emin olduğum şeylere sıkı sıkıya tutundum.
Örneğin deniztarağının her biri masmavi otuz beş gözü olduğuna...
Örneğin ton balığının yüzmezse boğulacağına...
Örneğin sevildiğime...
Ve örneğin bu kez kırılan şeyin ben olmadığıma."
Willow'un son anında aklından geçirdiği şu cümleler, bütün kitap boyunca biriktirdiğim siniri, nefreti, bunalımları, hayret ve endişeleri göz yaşları olarak akıtmama sebep oldu.
Sonunu Jodi Picoult'un kurgu tarzını daha önce iki kez okumuş biri olarak kitabın başından beri tahmin etmeme rağmen yine ağladım.
Yazar, bu kitapta da üslubunu bozmayarak, bir konu şeçip, o konuya uygun olarak vicdanını sorgulayan karakterler yerleştiriyor.
Ve ben hiçbir kitabında (daha üç tanesini okudum) kendimi anne karakterine sempati duyar bir şekilde bulamıyorum. Aslında hiçbir kitabında tamamen kimseyi haklı bulamıyorum.
Ve hep düşünüyorum, kitapta geçen şu cümlelerde de ifade edildiği gibi;
"Tanrı'ya şükürler olsun. Bu şey onun değil de benim başıma gelse ne yapardım?"
Okunması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum ancak süreç biraz fazlaca uzun tutulmuş. Yer yer , "Hadi artık buraları geç de şu dava meselesine bir gelelim" dedim.
Yazı tarzı bunaltıcı olmadığından ötürü sonuna gelebildim.
Herkese iyi okumalar dilerim....
Cam ÇocukJodi Picoult · April Yayıncılık · 2020943 okunma
"Bir yeri gerçek anlamda özlemeniz için belki orayı terk etmeniz gerekir; başlangıç noktasına ne kadar ait olduğunuzu anlamanız için belki çok uzun yolculuklar yapmanız gerekir."
"Hepimiz gerçekte yaşamı etkileyen unsurlar arasında kabul edildiğimizi bilmek isteriz. Başka birilerinin hayatının biz olmasak daha zengin, daha iyi olmayacağını bilmek isteriz."
"Bir şeyi başlatmanın ve kontrolü yavaş yavaş kaybetmenin nasıl olduğunu biliyorum. Sonra o şeyi yok etmek istersin, çünkü artık hem seni, hem de etrafındaki herkesi incitiyordur. Ama bunu yapmayı her deneyişinde seni biraz daha tüketir."
"İnsanın kendini kurtarmak için söylediği yalanlar vardır, bir de başkalarını kurtarmak için. Hangisi daha kötüdür? Gerçeği saklamak mı, yoksa birisinin iyiliği için onu çarpıtmak mı?"
"Yani birisini öldürüp polise o şeyi yapanın sen olmadığını söylemekle, sahiden çirkin bir bebeğe bakıp annesine ne kadar şirin bir bebeği olduğunu söylemek aynı şey midir?"
"Belki origami sadece kâğıtların katlanmasında değil, yaşamın kendisinde de geçerli bir sanattır. Kendini ikiye katlarsın, sonra bunu yapmaya devam edersin ve... Bakmışsın ki önceki haline benzemeyen bir şekil oluşturmuşsun."