Ne kadar uzaklara giderse gitsin, kentin semtlerini ve sokaklarını ne kadar iyi tanırsa tanısın, kaybolmuş olma duygusundan kurtulamıyordu. Yalnızca kentte değil kendi içinde de kayboluyordu. Ne zaman yürüyüşe çıksa kendisini sokaklardaki harekete teslim etmekle, gören bir gözü indirgemekle, düşünmekten kurtuluyor, içinde sağlıklı bir boşluk yaratıyordu.