Yirminci yüzyılın bu aşamasında insanlar aya varıp gelmeğe uğraşırken bir köyün hala bulanık ırmak suyu içmek zorunda kalması, yöneticiler için tam bir yüzkarasıydı. Devletin ve belediyenin savsaması sonucuydu bu.
"Bakın efenim! Dekan Beyin hemen Bakanlığa gitmesi gerekiyor. Gene de sizi kabul edecek. Ama çok rica ediyorum, içerde fazla kalmayın. Anlatıp hemen çıkın, olmaz mı?" Bir şey söylemeye bırakmadan itti Sadullah'ı. Geniiiiş bir odaydı. Burada bir alçak masa, oturacak yerler var; şurada başka bir masa, masada bayrak, bayraklar... Boynu kelebekli adam masaya hafifçe abanmıştı. Ardında çok büyük bir resim asılıydı duvarda. Birden bildi Sadullah, "Rahmetli!" dedi. "Hey gidi koca rahmetli! Ne çok havaslıymışın iresim çektirmelere! Mamirenlerin de böyültüp böyültüp asıyorlar başlarına!.. Şişiniyorlar arkalarında sen varsın..."
Madem sorunları bilmiyor, nasıl başkan olacakmış? Sokma akıllan giden sekiz adım gider. Ondan bundan öğrenmeyle başkanlık yapılamaz. Bilmeyenin eline belediye teslim edilemez. Bilen geçsin!