"Manyetik Alanlar" ve "Bir Düş Dalgası", Eluard'ı, Peret'yi, Desnos'yu, Crevel'i, Artaud'yu, Vitrac'ı ve Mason, Ernst gibi ressamları yanımıza çekti. O olmasa gerçeküstücülük tanınmayacak, bu kadar önem kazanmayacaktı.
Bugün "Manyetik Alanlar"ı okuduğumda beni en çok şaşırtan şey, Breton'un içinden taşan o olağanüstü özgürlük duygusu olmuştur. Breton o zamana kadar bir şairdi, Mallarmé'ye ve Valery'ye hayrandı. Bu türde çok güzel şiirler yazıyordu. "Manyetik Alanlar", otomatik yazın keşfi, edebiyatın yadsınması.
susun sus
bu çarpan benim kalbim
işitmediğim
ve yüzüme açık açık
söyleyemeyen
ve boşuna dinlediğim
gece sessizliğin önüne geçmişken
uykunun veya ölümün
Ama kırmızı kanım sevgili kırmızı kanım
Dolaşıyor damarlarımda
Bugünün anılarını sürükleyerek önünde
Ama susuzluğum çok büyük
Hala duruyor ve bekliyorum
Işığı
Cennet cennet cennet
Kalbim küçücük
Ya da kocaman
Yaşamım kısa
Bilmiyorum tam olarak ne zaman bulacak ölüm beni.
Ama yaşlanıyorum.
Hergünki merdivenleri iniyorum.
Ağzımdan bir dua kaçırarak
Bir dost mu bekliyor her basamakta beni
Bir hırsız mı
Ben mi
Şiirler yazacaksın Sonsuzluk boyunca
Koruyucu meleğin avutuyor seni
Boyun bağını bağlıyor
Ve gülümsemesini öğretiyor sana
Şimdiden unuttun beni
Tanrı benden çok daha güzel