Bir gün sana aşkın ölmediğini, ölenin kadınla erkeğin kendileri olduğunu-kadınla erkeğin içlerindeki bir şeyin-sevilme şansını hak etmeyen bir şeyin- öldüğünü söylemiştim.
Yeryüzünde bize biçilen kısa ömür boyunca son nefesimizi verinceye kadar yaşamaktan, yaşadığının bilincinde olmaktan daha iyi-hiçbir şey, ama hiçbir şey yoktur- bunu öğretti bana, beni değiştirip kendi damgasını vurdu.
Belki de bize acı çektiren yüreğimiz, hatta duyarlığımız bile değil; biz acıyı ya boş bir gurur uğruna ya da acı çekebildiğimiz, kendimizi aldattığımız, hatta belki de sırf acı çekmekten hoşlandığımız için çekiyoruz.
Seni ikinci görüşümde, kitaplarda okuduğum ama hiç inanmadığım bir şeyi öğrendim: Aşk ile acı çekmenin aynı anlama geldiğini, aşkın değerinin uğruna ödenecek toplam bedele eşit olduğunu ve aşkı ucuza elde eden birinin aslında kendini aldattığını.
Sonsuza kadar-ikimizden biri ölene kadar. Başka türlüsü olamaz. Ya cennet ya cehennem: Bu ikisi arasında...rahat, huzur ve güven içinde bekleyeceğimiz bir Araf yok ikimiz için.
- yeryüzünde bize biçilen kısa ömür boyunca son nefesimizi verinceye kadar yaşamaktan yaşadığının bilincinde olmaktan daha iyi- hiçbir şey ama hiçbir şey yoktur-evet bunu Charlotte öğretti bana beni değiştirip kendi damgasını vurdu.