E-kitap olarak okudum. Cingöz Recai merak ettiğim bir kitaptı, elime geçince okumak istedim ama beğenmedim maalesef. Hayır kötü değil, sadece aşırı basit ve edebilikten uzak. Okunur ama okurken o kadar güzel kitap varken bunu okumaya gerek yok diye düşündüm ve yarısında kitabı bıraktım. En azından bir fikir edinmiş oldum.
Dün gece çok yoruldun, uykusuz kaldın, beni bekledin; fakat ben sözümde durmamış değilim. Antika odana git. Büyük çini sobanın kapağını aç. Bütün çaldığım eşyayı iğneden ipliğe varıncaya kadar orada bulacaksın. "Ne vakit? Nasıl onları getirdin?" diye de sorma. Çok basit. Ben aşağıya götürmemiştim ki, getireyim! Adamlarım eşyayı çalarak sobanın içine doldurdular. Maksadım sana bir azizlik etmekti. Yoksa seni soymaya tenezzül etmem. Eşyan hırsızlık gecesinden beri sobanın içinde uyukluyor. Oraya bakmak hatırından geçseydi, çoktan bulacaktın. Görüyorsun ki, bütün bunlar seni ve kendimi eğlendirmek için yaptığım bir dost şakasından ibarettir.
Cingöz Recai
* Her şey vaktiyle düşünülmüştür ! *
Cingöz Recai ile ilk tanışmam oldu bu. Oldukça keyifli ve eğlenceli 7 hikayeden oluşan bir kitap.
Cingöz Recai ve Mehmet Rıza , Tom ve Jerry'i hatırlattı bana. Kitabı okurken gözümde onlar canlandı. Birbirleriyle çekişmeleri , birbirlerine karşı tavırları , aralarındaki muhabbet..
* Ayinesi iştir kişinin , lafa bakılmaz. *
Yılların sağlam bir Sherlock okuyucusu olarak , hikayeler tabi ki oldukça basit geldi , tahmin etmek hiç mi hiç zor olmadı. Ama okuması oldukça keyifli. Hikaye olduğu için de kısacık. Muhtemelen roman olsaydı çok daha çetrefilli olaylar yaşardık.
* Misafir odalarında kıymetli değil , süslü eşyalar bulunur. *
Bir polis memurunun evi , diğer insanların evinden daha kolay soyulur. Çünkü bu hırsızlık hiç kimsenin , hatta bizzat o polis memurunun bile aklından geçmez.