Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap

Turgut Özakman

Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap Gönderileri

Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap kitaplarını, Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap sözleri ve alıntılarını, Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap yazarlarını, Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
M. Kemal Paşa ziyarete gelen Refik Şevket Bey'e telgrafları gösterdi, "Bir millet bağımsız olmak için kendi bir bedel ödemeye hazır değilse kim ne yapabilir.." dedi, "..Biz can havliyle dirildik, uyandık, olağanüstü bir iş başardık. Şimdi bu uyanışı sürekli kılmak için çalışmalıyız." Refik Şevket Bey "Umarım artık uyuma- yız" dedi. M. Kemal Paşa daha da ciddileşti: "Emperyalizm bizi affeder mi? Yüz yıllık emeğinin ürünü Sevr'i ve Üçlü Anlaşma'yı tarihe gömdük. Hevesi kursağında kaldı. Affetmez. Bizi yine uyutmak, istediklerini yaptırmak isteyecektir. Onun için gözümüzü daima dört açmalı ve çok çalışmalıyız. Tarihimizi iyi bilmeli, bağımsızlık bilincini güçlendirmeliyiz."
Sayfa 142Kitabı okudu
Muş Milletvekili İlyas Sami Efendi ve arkadaşları 'Sevri Lozan'a çeviren orduya Meclis'in şükranının bildirilmesini önerdiler. Öneri oybirliği ile kabul edildi. Ordu olmasa Anadolu ve Trakya, sekize bölünecek, Türkiye ebedi denetim altında zavallı bir devletçik olacaktı. Meclis, orduyu kuran ve zaferi sağlayan kahraman Birinci Meclis'i de yücelten bir karar aldı.
Sayfa 326Kitabı okudu
Reklam
Tarih 24 Temmuz 1923 Salı, saat 15.09'du. Yeni Türkiye Devleti'nin kuruluşu tarihin kütüğüne 'tam bağımsız olarak kaydedildi.
Sayfa 318Kitabı okudu
YEMEKTE bir ara Osmanlı borçları konusu açılmıştı. İsmet Paşa ile Dr. Rıza Nur hayli sinirliydiler. Bir aksilik vardı ama Mevhibe Hanım ne olduğunu iyi anlamamıştı. Yalnız kaldıkları zaman sordu: "Nedir bu Osmanlı borçları?" İsmet Paşa bir süre homurdandıktan sonra yanıt verdi: "Yetmiş yılda milyonlarca borç alınmış. Çoğunlukla da Fransa'dan." "Ne yapmışlar bu kadar parayı?" "Sadece 30 milyonu imara harcanmış. Kalanı ile bütçe açıkları kapatılmış, borç faizleri ödenmiş, Dolmabahçe ve Çırağan gibi saraylar yapılmış, bunlar süslenip döşenmiş." "Aaa?" "Evet, yazık ki böyle. Bu hesapsızlığı, savurganlığı, akılsızlığı temizlemek yeni Türkiye'nin üzerine kaldı. Borcun tümünü bizim ödememizi, hem de altınla ödememizi istiyorlar. Bizse borcun Osmanlı Devleti'nden ayrılan devletler arasında hakça bir ölçüde bölüştürülmesini istiyoruz. Altınla ödemeyi de kabul etmiyoruz. Kabul edersek mali geleceğimiz mahvolur. Yine köle oluruz. Şiddet ve kesinlikle reddediyorum. Onlar da şiddet ve kesinlikle kabul etmem için bastırıyorlar."
Sayfa 296 - Lozan konferansından.Kitabı okudu
Ama bağnazlar farklıydı. Bunlar her yeniliği dine aykırı bulan dar ufuklu, aşırı, koyu dincilerdi. Toplumun taş kesilmiş bir halde, hiç kımıldamadan, değişmeden sürüp gitmesini istiyorlardı. Kendi hayatlarında bağnazlık yapmaları sorun değildi. Ne var ki bunların büyük kısmı herkesin kendileri gibi düşünmesini, yaşamasını, giyinmesini istiyordu.Devleti kurtarmak için yeni bir şey yapmak isteyen padişahları deviren, her iyileştirme çabasına karşı duran, itiraz eden, isyan eden, matbaayı 250 yıl ülkeye sokmayanlar, Osmanlı Devleti'nin yaşama gücünü kemirip bitirenler bunların atalarıydı. Devlet için de, millet için de, kendileri için de büyük bir talihsizlik olan bu anlayışı ancak ciddi, bilinçli, düzeyli bir eğitim, doğru bir din bilgisi giderebilirdi.
Sayfa 242Kitabı okudu
İsmet Paşa dedi ki: "Herkes anlamıştır ki 'himaye, 'medeniyet yolunda rehberlik gibi kelimeler ve cümleler, istilacıların eline geçmiş milletlerin siyaseten ve iktisaden yutulması için bir vasıtadan başka bir şey değildir."
Sayfa 222Kitabı okudu
Reklam
"Siz Yunanistan'ı yendiniz, İngiltere'yi değil. Bunu unutmayın." İsmet Paşa, 'Hayır.. diye düşündü, '..Yalnız Yunanı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik, müttefikiniz İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştırdık, sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik, sizin İstanbul yönetimiyle birlikte azdırdığınız isyancıları yendik, silah ve para ile desteklediğiniz Kuvayı İnzibatiye'yi yendik, en son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük, Mondros'u yendik, Sevr'i yendik, Üçlü Anlaşma'yı yendik. Bunların hepsinin arkasında siz vardınız, hepsinin ipleri, dūmeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik! Hırçınlığınızın, telaşınızın, durmaksızın entrika çevirmenizin nedeni bu. Bunu örtbas etmeye, kaybınızı gidermeye çalışıyorsunuz. Biz sizi burada da yeneceğiz!'
Sayfa 188Kitabı okudu
İsmet Paşa'nın konuşmak istediği Cumhurbaşkanına duyurulmuştu. Nezaketle, "İsmet Paşa" diyerek Türk başdelegesini davetlilere tanıttı. Program değişikliği ilgi uyandırdı. İsmet Paşa hazırladığı konuşmayı okumaya başladı. Gazeteci Ali Naci Karacan gazetesine konuşmayı şöyle özetleyecekti: "Bu bir konuşma değil, Türkiye'nin çektiği acıları yansıtan bir iddianame." Barış bekleyen Türkiye'nin nasıl işgal edildiğini, parçalanmak istendiğini anlatan İsmet Paşa, "Türk milleti varlığını korumayı, istiklalini kazanmayı başardı.." dedi, "..Bunun için hadsiz hesapsız fedakârlıklara katlandı. Her yaşta ve mevkideki Türkler, kadınlar ve çocuklar, bu savunma savaşına katıldılar. 1918 tarihinden sonra Türk milletinin maruz kaldığı sonsuz hücumları ve ıstırapları, burada hatırlatmaktan kendimi alamıyorum. Gerek bu hücumları, gerekse hiçbir askeri zorunluk olmaksızın Türkiye topraklarının en bayındır kısımlarını bilerek mahvetmek ve yıkmak amacıyla yapılmış olan tahribatı, hiçbir şekilde mazur göstermek kabil değildir. Hâlâ bu dakikada bile bir milyondan ziyade masum Türkün Anadolu ovalarında ve yaylalarında evsiz ve ekmeksiz dolaştığını da hatırlatmak isterim."
Sayfa 168 - Lozan konferansından...Kitabı okudu
İNGİLİZLER birçok önemli bina gibi Harp Okulu ile eski 1. Ordu Komutanlığı binalarına da el koymuşlardı. İşgal Kuvvetleri Başkomutanı General Harrington da burada çalışıyor, öğle yemeklerini yiyor, Tarabya'da oturuyor, Moda'da tenis oynuyordu. Türk zaferine kadar İstanbul'un hükümdarı gibiydi. Sadrazam da, Genelkurmay Başkanı da emrindeydi. Türk zaferi, derken Refet Paşa'nın, arkasından İsmet Paşa'nın gelişi, Trakya'nın Türklere verilişi, halkın işgali hiçe sayan gösterileri, sansürün baş edemediği millici basının yazdıkları sonrasında hükümdarlık sona ermiş, istenmeyen yüzsüz bir misafir durumuna düşmüştü. Barış bir an önce imzalanmalı ve buradan çekip gitmeliydiler. Saygınlıkları her gün biraz daha azalıyordu. Şehrin birçok köşesinden, işgal askerlerinin dayak yedikleri hakkında haberler geliyordu. Eskiden bir İngiliz askeriyle kavga etmeye kim cesaret edebilirdi?
Sayfa 151Kitabı okudu
ESİR, sömürülen, koloni yapılan ülkelerden Meclis'e ve M. Kemal Paşa'ya kutlama telgrafları yağmaya devam ediyordu. Dünya Türk zaferi ile tarihin büyük kırılmalarından birini yaşamaktaydı. Bu büyük olay, zaman içinde, doğrudan ya da dolaylı olarak, Müslüman ya da değil, bütün mazlum milletleri etkileyecekti. Bağımsızlıkları için destek isteyenler çoktu. Bugün de Mısır Kadınlar Derneği Başkanı Lebibe Ahmet Hanım zaferi kutluyor, Türkiye'nin Mısır'ın ve Sudan'ın bağımsızlığına destek vermesini istiyordu. M. Kemal Paşa ziyarete gelen Refik Şey ket Bey'e telgrafları gösterdi, "Bir millet bağımsız olmak için kendi bir bedel ödemeye hazır değilse kim ne yapabilir.." dedi, "..Biz can havliyle dirildik, uyandık, olağanüstü bir iş başardık. Şimdi bu uyanışı sürekli kılmak için çalışmalıyız." Refik Şevket Bey "Umarım artık uyumayız" dedi. M. Kemal Paşa daha da ciddileşti: "Emperyalizm bizi affeder mi? Yüz yıllık emeğinin ürünü Sevr'i ve Üçlü Anlaşma'yı tarihe gömdük. Hevesi kursağında kaldı. Affetmez. Bizi yine uyutmak, istediklerini yaptırmak isteyecektir. Onun için gözümüzü daima dört açmalı ve çok çalışmalıyız. Tarihimizi iyi bilmeli, bağımsızlık bilincini güçlendirmeliyiz
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
12 Kasım akşamı Lozan'da olacaklardı. Türkler dünyanın dörtte üçüne egemen ve Dünya Savaşı galibi emperyalistleri, dört yıl daha mücadele ederek, savaş ve diplomasi alanında yenmiş, yeniden barış masasına oturtmayı başarmıştı. Bu, insanlık tarihinin kaydetmediği bir başarıydı.
Sayfa 139Kitabı okudu
TEPEBAŞI'ndaki İngiliz Elçiliğinin bahçe kapısının önünde bavullu, torbalı, çantalı, sarıklı, fesli yüzden fazla Osmanlı toplanmıştı. Birbirleriyle itişerek, kakışarak, panik halinde, içeri girme ye, kapıdaki görevliler de düzeni korumaya, sığınmacıların birer birer içeri girmesini sağlamaya çalışıyorlardı. Bir İngiliz askeri içeri girmek
Sayfa 134Kitabı okudu
David Lloyd George... Son yüzyılın en karanlık yüzlü, entrikacı, bencil, kaba siyasetçisi. Ülkeleri, sırf İngiltere'nin yakın, orta ve uzak çıkarları için pasta gibi bölüp parçalayan fraklı bir kasap. savaş ve zengin sever bir liberal emperyalist. Bir daha ne Başbakan, ne Bakan olabilecek, Liberal Parti de İngiliz siyaset dünyasından silinip gidecekti.
Bugün, milli olan her şeye karşı çıkan, Türk sözcüğünü bile yasaklayan, millicileri özel mahkemelerde yargılatan, hapseden, idama mahkûm eden, İngilizlere ihbar eden, Malta'ya sürdüren, Milli Mücadele'yi söndürmek için özel silahlı birlikler kuran, Şeyhülislamdan 'düşmanla savaşan millicilerin öldürülmesi gerektiği hakkında fetva alan, fetvayı İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu'ya attıran, kardeş kavgasına yol açan, kendine bağlı basınla yurtseverleri aşağılatan, iftiralar yağdırtan, çağdışı, ruhsuz, onursuz, yurt sevgisinden ve bağımsızlık düşüncesinden yoksun, İngiliz işbirlikçisi ve hizmetkârı, suçu ve günahı bol İstanbul yönetiminin iflas ettiği gündü.
"Evrende her şey eylem halindeydi, her şey değişiyor, gelişiyordu. Donmuş yorum ve anlayışlarla yaşamak, ilerlemek, kalkınmak imkansızdı."
1.451 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.