Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Davranış Bilimleri

Feyzullah Eroğlu

Davranış Bilimleri Gönderileri

Davranış Bilimleri kitaplarını, Davranış Bilimleri sözleri ve alıntılarını, Davranış Bilimleri yazarlarını, Davranış Bilimleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ayrıca, erkek egemen topluluklarda toplumsal cinsiyet rol davranışlarında kadınların rolü(...) fiilî anlamda daha çok ve daha çeşitlidir. Erkeğin toplumsal rol davranışlarının sayısı ve çeşidi ise görünüşte çok belirgin bir şekilde fark edilir, ama fiilî anlamda daha az ve sınırlıdır. Bu durum, erkek egemen toplumlarda kadınlar için daha yorucu ve yıpratıcı bir yaşam biçimine yol açar.
Sayfa 270Kitabı okudu
öncelikle daha önceden bilinçaltına itilmiş içgü dülerle ilgili etkenler olmak üzere, akıl tarafından sansürlenmiş duygu ve heyecanlar, bastırılmış algılama ve imaj mekanizmaları, daha önceden çeşitli hayat olayları sonucunda yaşanmış olan suçluluk ve pişmanlık duy guları aracılığıyla insan zihninin karanlık kısımlarına doldurulmuş bir kısım bilinçaltı oluşumlarının farklı bileşenlerine kompleks denilmektedir. Ancak, insan zihnindeki her kompleks, ayrı bir depo gibidir. Bu deponun içine kendisiyle ilgili itilmiş ve bastırılmış bütün duygular, düşünceler ve heyecanlar girer. Bunlar, bilinçaltında yaşarlar ve çok sayıda tepkiyi zorunlu kılarak, ferdin haberi olmaksızın onun bazı eylemlerini yönetir veya davranışlarına yansırlar.
Sayfa 263Kitabı okudu
Reklam
çeşitli zamanlarda bilinçaltına itilmeye uğramış olan duygu ve isteklerin sayısı gitgide yuvarlanan kar topu gibi büyüyerek, birtakım davranış ve istekle blokları oluştururlar. İşte, her insanın bilinçaltında saklı duran davranış etkenleri (içgüdüler ve refleksler), uygunsuz duygu ve heyecanlar (duygulanma veya etkilenmeler), bastırılmış algı ve çağrışımlar (niyetler ve düşünceler) ve imajlar (rüyalar, hayaller ve sanrılar) şeklindeki dört temel elemandan kaynaklanan öğeler, birbirlerini karşılıklı olarak besleyen ve tamamlayan bilinçaltı yapılanmaları meydana getirirler (Groesbeck, 1985, 433-440).
Sayfa 263Kitabı okudu
insanların çeşitli kaynaklardan öğrendiği bilgi, kural, tecrübe, inanç, fikir ve duygu dağarcığı arttıkça kültür seviyesi de yükselir. Başka bir ifade ile insana, doğaya, hayata, topluma, dünyaya, evrene ve her türlü varlığa dair doğru ve nitelikli bilgileri olan, çeşitli kural, eşya, fikir ve duygularla olan ilişki sayısı ve tecrübesi fazla olan insanlar, diğer insanlara göre daha "kültürlü" olarak bilinirler. Yani "kültürlü olmak" deyimi, başkalarına göre genel kültür düzeyinin yüksekliğini ve zenginliğini ifade etmek için kullanılmaktadır.
Sayfa 156Kitabı okudu
Devlet kurumları, feodalite ve imparatorluklar döneminde, büyük arazi ve toprak sahiplerine, endüstri devriminden sonrada sermaye sahiplerine, diğer sosyo-ekonomik kesimlere göre daha fazla yakınlık göstermekte ve bu sınıfların devlet üzerinde ağır bir hegemonya kurmasına firsat vermekteydi. Sermaye sınıfının varlığı herhangi bir ülke ekonomisi için üretim, istihdam, ihracat, milli gelir artışı ve vergi kazancı gibi makro ekonomik değişkenlerin yaratılmasında çok büyük imkanlar yaratır. Ancak, sermaye sınıfının gereğinden fazla devlet işlerine ve yönetim süreçlerine karışması, gerçek girişimci ve yatırımcı yeni sınıfların doğu şunu engeller. Girişimci ve yatırımcı işverenler yerine, büyük bir ihtimalle devlet imkanlarını rant ekonomisine dönüştüren vurguncu ve talancı zenginler gerçeğini ortaya çıkarır. Rüşvet, ihale ve vergi usulsüzlükleri, kayırmacılık, hırsızlık, yandaşlık ve nepotizm gibi ahlâki sorunlarda çok büyük artışlar meydana gelir. Ayrıca, sermaye sınıfı ile çıkar birliği hâlinde olan siyasetçi ve kamu görevlileri, mevcut vurgun düzeninin devamı için toplumun diğer sosyal kesimleri üzerine baskı kurabilirler. Böylece devlet kurumu ülkedeki bütün halkın devleti olmaktan çıkarak, sadece türedi ve rantçı bir zengin sınıfının yönetim cihazı haline gelebilir.
Sayfa 147Kitabı okudu
Devlet, belirli siyasi hudutlar içerisinde yaşayan insanların bağlı oldukları ortak iktidarı kullanan sosyal kurumdur. Devlet, insanların bütün ilişkilerinde en kapsamlı ve en etkili koordinatörlüğü yapmaktadır. Kişilerin doğumundan ölümüne kadar, hatta öldükten sonra bile her şeyleriyle devlet mekanizması ilgilenmektedir. Bu bakımdan devlet, hukuki kurallar ve normlar çerçevesinde, fertlerin ve toplumun davranışlarını düzenleme ve kontrol etme hakkına sahiptir. Devlet kelimesi, geniş anlamda, sosyolojik olarak milleti temel alan örgütlenmiş bir toplumu anlatırken; dar anlamda ise birinci anlamdaki siyasî toplum içinde yönetilenlere göre kamu otoritelerini ifade eder. En dar anlamıyla da, kamu otoriteleri ve idareleri için de çeşitli kamu kuruluşları, belediyeler ve vilayetler gibi yönetim birimlerinin tamamını kapsar (Çam, 1975, 39-40).
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
İnsanların ve toplumların inanma ihtiyacı, akıl ve bilim ışığında şekillenmiş bir din aracılığıyla karşılanmış olduğu vakit, din kurumu insanların "insanlaşmasına" ve toplumların medenileşmesine katkıda bulunur. Akılcı ve bilime saygılı din, insanları ve toplumları yüceltir, onları huzur ve güven içinde yaşatır.
Sayfa 145Kitabı okudu
Bilinç altına itilen ve orada tutulan dürtüler, istekler, hatıralar ve duygula rin, çoğunlukla bilinç üstüne çıkması pek kabul edilemez niteliktedir. Çünkü, bunlar kişiliğin superego denilen üst yapı kurumlarınca yasaklanan ve benliği utandıran ve ayıp sayılan hususlardan meydana gelmektedir.
İçe yöneltilmiş saldırı duygusunun temelinde, maruz kalınan hayal kırıklıklarının kaynağı olarak ferdin kendi varlığını görme eğilimi yatmaktadır. İçselleştirilmiş saldırganlık dediğimiz bu olgunun en ağır şekli, intihar ve intihar teşebbüsleri olurken, en hafif şekli ise ferdin kendini suçlamasıdır. İntihar davranışları doğrudan ve açık olarak insanın kendi hayatına son vermeye çalışması yanında, bazı dolaylı ve gizli şekiller altında da icra edilebilmektedir. Meselâ, mutsuz ve huzursuz bir kişinin sırf macera olsun diye araba yarışlarına katılması veya hemen gözünün önündeki direğe çarpması ya da çukuru görmeyerek bir kazaya sebebiyet vermesi, bu tür davranışlara örnek gösterilebilir.
Engellenme ve çatışmaların yol açtığı saldırganlık duygusu, çeşitli yollarla organizma dışına yansıtılmazsa, iç bünyeye yönelecektir (Kolasa, 295).
44 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.