Din'de Kırk Esas Sözleri ve Alıntıları
Din'de Kırk Esas sözleri ve alıntılarını, Din'de Kırk Esas kitap alıntılarını, Din'de Kırk Esas en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Bir Amin diyerek bu güzel kitabı da kapatalııım...
Allah fazlı, lûtfu, keremi ve cömertliği ile bize de sana da muvaffakiyet versin!..
-SON-
Zebûr'da şöyle yazılıdır:
- Bana, cennet düşüncesi veya cehennem korkusu sebebiyle ibâdet edenden daha zâlim kim olabilir? Eğer ben cenneti veya cehennemi yaratmasaydım, itaat olunmaya lâyık olmayacak mıydım?..
Allah Resûlü buyurur:
- Layık olsun veya olmasın herkese iyilik et. Eğer yapılan iyilik, ona lâyık olana isabet etmezse, sen o iyiliğe lâyık olanlardansın.
- Ey insanlar, sanki dünyada ölüm, bizden bşakasına yazılmıştır. Sanki dünyada HAK (hakşinas olmak), bizden başkasına vaciptir. Sanki her gün uğurladığımız ölüler, bize yakın bir yolculuğa çıkmışlardır, geri döneceklerdir, haberleri kabirlerine gitmektedir. Biz de onların mirâslarını yemekteyiz. Sanki biz onlardan sonra ebedi kalacakmışız. Bize öğüt veren, ibret olan herşeyi unutmuş, her tehlikeden emin olmuşuz. (Hâkim, Tirmizî)
Müslümanın kalbini hoş tutmak ve onu ezadan korumak takvadan daha mühimdir.
Sayfa 103
Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır...
- Eğer sizin kalbinizde dünyanın bir kadri, bir kıymeti olmasaydı, zemmetmezdiniz!
Kendi hataların, kendi kusurların durup dururken, elin hatalarını araştırmakla meşgul olma. Kendinde birçok kötü huylar, helâk edici hasletler varken, elin helâk edici hasletlerini gidermeye yeltenme. Sen hiç, kendi elbisesinin altında akrepler ve yılanlar bulunan birisinin, eline yelpazeyi alıp başkasının yüzüne konmuş bir kara sineği defetmeye yeltendiğini gördün mü? Veya bu durumdaki bir insan bunu yapsa o, ahmaklığa müstahak değil midir?
Sadaka veren ve iyilik yapan kişinin, içinde, kendisinin fakire iyilik ettiği ve ihsanda bulunduğu fikrini taşıması, BAŞA KAKMAKTIR. Başa kakmanın emaresi ise, iyilik yapıp sadaka verenin, iyilik yaptığı fakirden teşekkür ve minnettarlık beklemesi, bunu yapmadığı takdirde onu nankörlükle itham etmesidir. Sadakayı verenin, fakire böyle muamele etmesi, kendisini ona üstün görmesi demektir. Bundan kurtulmanın çaresi ise, Allah'ın hakkı olan zekâtı almayı kabul etmekle asıl fakirin, zekâtı verene iyilik etmiş olduğunu zenginin bilmesidir...
Allah'ı sevdiğini söyleyenin, bu iddiasında sadık olup olmadığı, malını Allah yolunda sarfedip etmemesinden anlaşılır. Zirâ kişi, sevdiği uğrunda her şeyini fedâ eder, harcar. O halde bir kimse gerçekten Allah'ı seviyorsa, servetini Allah yolunda seve seve harcar.
Mal ve servet sahiplerinin, zekât ve sadaka vermekle mükellef kılınmalarının sırrı kısaca şudur :
- Servet sahipleri, servetlerinin zekâtını fakirlere verirlerse zengin ile fakir arasındaki uçurum ortadan kalkar. Yâni fakirlik denen şey ortadan kaldırılmış olur. Böylece o memleketin fertleri arasında sulh ve sükûn teessüs eder.
... Yine namazda kalp huzur ve sükûnu bulunmaması, okunan sûre, ayet ve duaların mânâlarından gâfil olunması, gözlerin kör ve kulakların sağır olması demektir.
... Çalış. Her gün sabah namazından sonra bir saat, kalbini her türlü düşünceden arıt. Bu an, zihnin iyice saf olduğu andır. Kalbini böyle her türlü düşünceden arıttıktan sonra, kendi hakkında düşün. Evveline bak. Âkıbetine bak. Nefsini hesaba çek. Nefs muhasebesi yap. Nefsine de ki:
-Ben yolcuyum. Ben tüccarım. Benim ticaretimdeki kârım, ebedî saadet ve Allah'a kavuşmaktır. Zararım ve hüsranım ise, ebedi bedbahtlık ve Allah'ın cemalinden mahrumiyettir...
Kâmil o kimsedir ki, Allah'ı celâli, cemâli ve kendisinde ortak olunamayan güzel sıfatları için sever. Allah'ın kendisine has bir kısım sıfatları vardır ki, bu sıfatlarda O'nun hiçbir ortağı yoktur. İşte bunun için Allah, Davud Aleyhisselam'a şöyle vahyetti:
-Benim sadık ve halis dostlarımın en sadık ve halis olanı odur ki, karşılıksız olarak bana ibadet eder. Fakat Rabbı onun hakkını mutlaka verir.
"İlim çantanın içindeki kitapların ihtiva ettiği değil, ilim ancak dimağın kavradığıdır."