Her islam insanı, gücü ve yeteneği ölçüsünde, adeta bütün imanı bir anda elinden alınmış da yeniden ona kavuşmak için olağanüstü araştırma ve girişimlere dalmış kişidir. Onu tekrar bulmak için fizikte, fizikötesinde bütün sırlı düğmelere, tuşlara dokunan kişi. O arayacak, arayacak ve sonunda Allah'ın lütfuyla yeniden imanını bulacaktır. Baştan da bulsa, veya hiç yitirmese, gerçekte, bu arayış, bu yoklayış hızla olup bitmiştir. Zaman hızla aradan çekilmiştir yani..
"Doğuyu Batıyı bilmeliyim. Eski uygarlıkları derinlemesine incelemeliyim. Yükseliş ve düşüşlerin sebeplerini derinden derine araştırmalıyım. Allah'ın insanoğluna en büyük nimeti olan İslâm inanç ve medeniyetine mensup olan bir toplum, nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer. Bunun mutlaka bir veya birçok sebebi vardır. Bunu bilmeliyim. İşte bütün bu konuları incelemekte ilim benim rehberim olacaktır."
Aklı, Allah'ın bu büyük nimetini kullanmayış, nefs esaretinin bataklıklarından biri olan tembelliğe düşüşten ileri gelir. Oysa, sürekli olarak ilerleme borcunda olan müslümanın ayrılmaz özelliklerinin başında çalışkanlık özelliği yer alır.
Diriliş eri çalışkandır. Tembellik nefsin yatağıdır onun için.
Bir başka anlatımla, müslüman, kendini müslüman bilmek veya saymakla müslüman olamaz. Müslümanlığı bir varoluş haline getirmek borcundadır. Oluştan varoluşa gecmek, bu geçişi sürekli olarak geliştirmek ve verimlendirmek, bu varoluşun şuur ve sorumluluğuyla dolup taşmak kaygısını taşımalıdır o.