Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali Demirsoy Kitabı

Doğaperest

Figen E. Yanık

Doğaperest Gönderileri

Doğaperest kitaplarını, Doğaperest sözleri ve alıntılarını, Doğaperest yazarlarını, Doğaperest yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Babam, ölüm döşeğinde bana şunu vasiyet etti: "Bu ülkeyi cehaletten kurtarmak için müspet bilimleri yayacaksın, oğlum.” Bu vasiyet kısmen yerine geldi. Ancak halkının mutlu, onurlu, saygın bir halk olarak dünyada yerini aldığı bir Türkiye'de yaşayabilirsem vasiyetin yerine geldiğine inanacağım.
Oğuzkan Bölükbaşı - Dostları Olmalı İnsanın
Dostları olmalı insanın, aynen gemilerin limanları gibi... zaman zaman uğradığı, yükünü boşalttığı, dalgalar dininceye kadar beklediği koynunda. Sonra açık denizlere uğurlamalı seni, geri döneceğin günü bekleme umuduyla bazen rüzgara o açmalı yelkenini yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla halatlarını çözmeli, seni çok ama çok özlemeli... Dostları olmalı insanın, ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen, düşünmediklerini düşündüren, seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen, gerektiğinde senin için ateşi yutabilen... Yolunu ışıtan ustan olmalı... şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini, sana vermeli soğuk bir kış gününde üzerindeki tek gömleğini.
Sayfa 445 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geçmiş olduğum yaşam süreci, galiba, beni gerçek yapımdan çok daha kaba bir kimliğe büründürdü. Çünkü yetiştirildiğim ortam, özellikle gençlik yıllarında karşılaştığım çevreler, ince ruhtan ziyade kaba güçten anlıyordu. Bunu zaten çoğumuz yaşamışızdır; kimin sesi güçlü çıkar­sa, çoğunluk o haklı olur. O nedenle, aile içerisinde bir hak teslimi olduğunda, hepsi en yüksek perdeden sesini yükselterek haklı olduğunu ileri sürer. En çok izlenen tele­vizyon dizileri de genellikle sürekli birbirine bağıran ve çemkiren konuşmaların geçtiği dizilerdir; çünkü bu ülkede hakkını almak kabalık ile kol kola giden bir görüntü ka­zanmıştır. Ben de geçtiğim "hadde deliklerinde" bu özelliği kazanmış olabilirim. Buna şöyle de diyebiliriz: Bilerek iste­yerek kabalaşma...
Sayfa 440 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Benim yaşadıklarım, inanılmaz denecek kadar acı ve derin. Dayımı, genç yaştaki annemi, ailemin tümünü, çok sevdiğim onlarca dostumu ve arkadaşımı çeşitli trafik kazalarında yitirdim. Bu durumda, normal davranışlarımdan köklü sapmalar olması bekleni­lirdi. Olmadı. Bunun sadece benim yaşam tarzım ve ira­demle ilgili olduğuna inanmıyorum. Bu, olsa olsa, davra­nışlarımızın önemli bir kısmını denetleyen kalıtsal yapımız­la ilgili. Bu nedenle, ben, sık sık, "Bende depresyon geni yok" diyebiliyorum. Galiba, bu konuda söz sahibi olanlar da bunu onaylıyor. . .
Sayfa 432 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İnsanların şekillenmesinde hem iç hem de dış faktörler rol oynar. İç dünyasını düzene koyamayan, kendisiyle barı­şık olmayan hiç kimse beklenen başarıyı gösteremez, huzu­ra kavuşamaz. Bunun için, önce yaptığınız işi seveceksiniz, yaptığınız işin anlamını kavrayacak ve takdir edeceksiniz. Yaptığınız iş için, "ben elimden gelenin tümünü yaptım, ulaşabileceğim en uç noktaya kadar getirebildim, daha faz­lasını yapmak mümkün değildi" duygusunu algılamalısı­nız. Bu sözcükleri başkasına değil, kendinize söylediğiniz zaman inandırıcı olmalıdır. Dış faktör olarak da çevrenizi iyi düzenlemelisiniz. Ka­liteli, seviyeli, bilgili, yorumlama gücü yüksek insanlarla bir arada olmanın yolunu aramalısınız. Bu, böyle olmayan insanları hakir görmek değil, bir şeyler veremeyen insanla­ra daha az zaman ayırmak anlamında söylenmiştir. Çocuk­larınızı yetiştirirken de, kendinizin gelişmesini sağlamak is­tediğinizde de, çevreniz buna çok büyük katkılarda bulunacaktır. Böyle bir çevrenin sizi uyarıcı, teşvik edici olması­na özellikle özen göstermelisiniz. Unutmayın ki, bir İnsanı en çok körelten şey kolaycılık ve kısa yoldan köşe dönme­ciliktir. İyinin her zaman daha güç olacağını ve daha uzun bir yola ihtiyaç göstereceğini unutmayın... Daha önce de­ğindiğimiz gibi, Çu-Yang öğretisinde, her vurulan kazma dağı biraz daha küçültecektir. . .
Sayfa 425 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Anasından canlı doğan herkes benim için bir değerdir. Örneğin otobüste bir adama rastlarsam ya da odama ya da evime birisi gelirse hiç kuşkucu davranmam. Sanki kırk yıl­lık dostummuş gibi davranırım. Yakınlık gösteririm. Zaman içinde olumsuzluklarını gördüğümde puan kırmaya başlarım ve örneğin puanı 60'a düşerse ondan kavgasız, hissettirmeden uzaklaşmaya çalışırım. O kişi benim için ar­tık anlamsız bir konuma gelmiştir. O kişiyi düzeltmek gibi bir çabam da olmaz, kavgam da . . . Bunun tersini yapanlar­ da vardır. Her insana kuşkucu bakarak ilişkiye başlarlar ve zaman içinde puanlarını yükselterek dostluklarını ilerletir­ler. Bu bir yöntem meselesi. Her ikisinin de olumlu ya da olumsuz yönleri olabilir. . . Ama yine de ben insanlara iyi gözle bakın derim. "İnsan Allah’a nasıl bakarsa, Allah da insana öyle bakarmış" diye bir söz vardır; hiç olmazsa bu sözden esinlenelim.
Sayfa 424 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her ne kadar insan beyninin organizasyonu ilk olarak bireyin kalıtsal yapısı ile düzenlenir ise de, meydana gelen bu organizasyonun yeterince etkili olarak işletilmesi, o bireyin zigot evresinden erginlik çağına kadar geçirmiş olduğu yolun geometrisiyle de ilintilidir. İyi beslenmeyen, uygun şekilde eğitilmeyen, özellikle bilimsel kuşku ile aktive edilmeyen beyinler, oluşturmuş oldukları beyin yollarını, "traktları" birer birer tıkayarak köreltirler. Sonuçta temel yapıları bakımından yüksek organizasyonlu bir yapıyla başlamış olsalar dahi basit bir yapıya dönüşürler. Bunun ilk belirtisi dogmatik düşünceye yatkınlıktır. Dogmatik düşüncenin genç beyinlerde yaptığı en önemli hasar ise, merak ve kuşku duygusunun köreltilmesinden dolayı bu bilgi yollarının tıkanmasıdır. Artık bu yapıya indirgenmiş bir beyin, yönlendirmelere açıktır, karmaşık düşünemez. Korkuları vardır. Zayıf olduğu yerde köpekleşen, güçlü olduğu yerde de canavarlaşan bir davranış şekli sergilemeye başlar. Dogmatik düşünce beyinsel organizasyonda karmaşık düşüncede fakirleşmeyi, bu fakirleşme de dogmatik düşünceyi kamçıladığı için, bir toplum bir defa şu ya da bu şekilde dogmatik bir yönlendirmeye uğradı mı, tahmin edilemeyecek kadar kısa bir sürede karanlıkların içine sürüklenmeye başlar. Fanatik ırkçıların ve fanatik dincilerin kısa bir sürede bulundukları topluma hakim olmalarının ve sonunda da toplumsal bir güdümleme ile o toplumu felakete sürüklemelerinin nedeni budur.
Sayfa 414 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Barış bir ütopyadır; esas olan kavgadır; kavganın ilkelerini uygarlaştırmak gerekir. Tüm canlılarda kavga içgüdüseldir. Onu içgüdüden çıkarıp, uygarlık içine yerleştirmemiz gerekir. Kavga, canlılar için ayakta durmanın temel koşuludur. İnsan dahil, canlıların tümünde kavganın biçimi içgüdüseldir; kalıplaşmıştır. Koşullandırmalarla düzeltilse de, ana biçimini yitirmez. Yeni doğan insan tüm bu hayvansal davranışı gösterir. Fakat aile, okul, toplum bu davranışı değiştirmeye çalışır. Bu nedenle, sürekli barıştan bahsetmek doğa bilimlerine aykırı bir yaklaşımdır; sonuca ulaştığı da görülmemiştir.
Sayfa 413 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bence insanı doğanın efendisi ve diğer canlıları da onun uşakları gibi gören yaklaşım gericidir. İnsan, metabolizması bakımından, bir inekten daha gelişmiş değildir, ancak yaklaşık 6,5 milyon yıldan beri, bildiklerini zamandaşlarına ve gelecek kuşaklara aktarma olanağını yaratan sözlü iletişim araçlarını, yani konuşmayı öğrendikten sonra, kolektif ve tarihsel bilince ulaşmış ve bu yeti, insanoğlunu doğanın en güçlü varlığı haline getirmiştir. Ancak buradaki gücü, kuvvetin kaba kullanımı olarak algılamak sığlık olur; buradaki gücü doğadaki tüm varlıkların sorumluluğunu yüklenmiş olma ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmanın kaygısını taşıma gibi yüce bir duyguyla özdeşleştirmek gerekir. İnsanı insan yapan da bu olacaktır...
Sayfa 413 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Niteliği ve toplumdaki konumu ne olursa olsun, canlı doğan her insanın sağlık, eğitim, beslenme, barınma vs. gibi temel hakları vardır. Bunu kimse gasp edemez. Ancak yeterince eğitilmemiş ya da eğitilmiş ancak insani duygularla donatılmamış insanların toplumu yönlendirmede, böyle olmayanlarla aynı haklara sahip olduğunu savunmak bana göre akılsızlıktır. Bu nedenle dünyanın her yerinde haksızlıklar süregidiyor. Böyle bir demokrasiyle sürecektir de. Kapitalist ülkelerde demokrasinin daha uygarca uygulandığını savunan görüşler de ancak sanal olarak doğrudur; çünkü böyle bir demokrasinin esenlikle yürütülmesinin temelinde, gelişmekte olan toplumların sömürüsü yatmaktadır. Devam etmesi için de Batı tipi demokrasinin, yani avama dayalı demokrasinin sürmesi gerekir; öyle de empoze edilmektedir . . .
Sayfa 408 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
122 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.