Geçmişte kalmamak için,
Yazmalısınız tüm şiirlerinizi.
Bu yüzyılda, her yer stronsiyuma doydu,
Terörizm meydan okuyor,
Sesötesi hızla uçuluyor,
Ölüm dehşetengiz derecede ani geliyor.
Kullandığınız sözcüklerinizin her biri
İdamdan önceki son mektup gibi,
Cezaevi duvarlarını delen bir çığlık olmalı.
Yalan söylemeye hakkınız yok
Hakkınız yok şirin önemsiz oyunlar oynamaya.
Zamanınız yok budalaca
Hatalarınızı düzeltmeye.
Yazdığınız şiirlerin her biri,
Kısa ve özlü, acımasızca,
Ve soylu olmalı - geçmişte kalmamak için...
BAŞ EĞME
Zenginlerin önünde baş eğme sakın,
onlar saltanat sürmek için altın saraylarda
boyuna servet yığarlar sırtından başkalarının.
Baş eğme ! Nefret a levlensin içinde!
En güçlüler önünde baş eğme sakın,
kral olsa bile adları, sultan olsa bile,
onlardır yaşanası dünyayı bize zindan eden.
Baş eğme! Nefret alevlensin içinde!
Ve biz
omuz vererek
uçsuz bucaksız göksel köprülere,
kaldıraçlarla ve halatlarla indireceğiz
o mutlu cenneti
yeryüzüne,
yani bunca kederle bunalmış,
al kanlara bulanmış
yeryüzüne.
Bekleyip göreceklerimiz de
tıpatıp uygun d üşecek
fi lozoflarla şairlerin peşin sözüne;
- Tanrısız ! Efendisiz!
Eylül Mayısa dönüşecek.
Ve insan yaşamı
bir yükseliş olacak
bitimsiz, sonsuz,
yüceden yücelere dek!
Yeryüzü cennete dönüşecek!
Dönüşecek
cennete
yeryüzü!
Bir sakıncadır, bir tehlikedir bu
hâlâ erkeklerin olan bu dünyada
yürümek yalnız başına.
Her dönemeçte bekler seni
pususu saçma rastlantıların.
Sokaklar yaralar seni
meraklı bakışlarla.
Yoldaki yalnız kadın.