Uyandım artık! Asıl sakatlık, durduk yere bir canlıyı öldürmekte, masumlara eza,cefa etmektedir! Dedim ya; benim misalim insanların hüzünlenmesine, acı çekmesine dayanamıyorum.
Ben öyle bir ayet biliyorum ki, eğer insanlar onunla amel etseler, bu onlara yeter.
-Nedir yâ Resûlullah?
+ “Allah, kendisinden sakınan kimseye (mutlaka) çıkış yolu gösterir ve onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanırsa O, ona yeter!” (Talak , 2-3)
Heyecanlanan çoban sanığını yere fırlatıp ayağa kalktı: -Ah be Efendi! Ben putlara inanmam, putçu değilim. Gerçek llah'ı arar dururum nice zamandır da, lakin bir tür lü göremem
+Nasıl anıyorsun peki?
- Her şeyin yapıcısı var, bu doğanın, gökyüzünün de elbet ustası var, diyorum. Onun için, dağın tepesinden apa bırakıyorum kendimi, hayda; yuvarlan babam yuvarlan! İşte öyle anıyorum. Lakin bir türlü göremedim!
+Beden gözü ancak bedeni görür; gönül gözüyse hünerlerle dolu canı görür. Her şey adi bakışla görünmez bre Çoban! Gönül gözüyle bakacaksın, O'nu hissedeceksin içinde. Düşünce okunu uzaklara atma sakin; Allah'ın sana senden daha yakın olduğunu bil. "A kendini göremediğim, benimle ol!" diye haykır her daim. Senin kavalı dinleyen davar sürüsü, sesi görüyor mu da; istediklerini yapıyor? O duyu başka, kelimelerle anlatılamayacak kadar bambaş- ka bir şey! Sen, sen ol; yoktan yaratılmış bu âlemi ibretle seyredip, Yaratan'ı içinde gör! O'nu bul; şeklini görmek için uğraşma; O bize benzemez kesin! Eserlerinde seyret O'nu! Ona şekil vermeye de kalkma çünkü O bizim gibi araz değil, her şeyin başlangıcı ve benzersizidir.
+Söyle bana; her şey kendi lâyığıyla taşınır mı?
-Taşınır!
+Sürünün lâyığı çoban mıdır?
-He, öyledir!
+Peki insanoğlunun lâyığı ne?
-Bilemedim, sen söyle!
+Bana bak, kendine bak, hepimiz birer arazız,
-"Araz" dediğin ne ki?
+Şekil, suret, alâmet, işaret!
-Eee!
+E'si; gördüğün her şey araz. Her şey bir birlikte ürünüdür ve bir amaç için birleşmişlerdir.
"Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken ; “Ne işteydiniz?” dediler. Bunlar, “Biz yeryüzünde çaresizdik” diye cevap verdiler. Melekler de; “Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya?” dediler işte onların barınağı cehennemdir;orasi ne kötü bir gidiş yeridir. "
+Benim için uçurumun kıyısıdır o mutlu an! Mutlu andan çok korkuyorum. Korkuyorum ki; haz aldığım güzelliklere ansızın bir belâ gelmesin. "O nadide güzellikler içinde korka korka vesessizce yürü ey Ebu Zer!" diyorum kendime. Biliyorum ki, bendeki can, mutluluk anında yok olmaktan ürker.
-Gözün sır uçurumunun dibini görmese de ruhun görüyor demek ki ; bu yüzden titriyorsun!
+Nedir aradığın?
-His damarımın götürdüğü hedefe aklım ulaşsa ve o müthiş bağımlılığa aklım da kavuşsa O'nu hiç ayrıntısız bilir, olduğu haliyle tanıyabilir miyim acaba?
+.. Bil ki emir ve sıfatlar alemi bunlardan münezzehtir. O'nun zatı üzerinde düşünen kimse, zâtı göz önünde bulundurmaz aslında!... En iyisi yalnızca ;"Allah'ın yarattıkları üzerinde düşünün, Allah üzerine düşünmeyin helal olursunuz.!"
Çünkü o; temel inanç kaynağına ulaşıp da; Allah'a gönülden inanarak, Allah’ın Elçisiyle tanıştığından beri, bedensel varlığı fiziksel oluşumlara "Her ne kadar etkin de olsa" asla tepki vermiyordu.
“İçine huzur dolan ben,
Alaca karanlığında ilk sabahımın
Yeni dostlarımın yüzünde Sen'i göreceğim.
Ve kurtulup kötü tuzaklardan;
Mutlu biten bir şarkının sevdasını,
Yalnız Sana sunacağım,
Ta,
Hasret dolu bu uzaklardan!”