Gel de bir bak Efendim,bu mazlum ümmetin hal-i pür-melaline.Bıraktığın din tanınmaz hale geldi,bıraktığın sitenin harabelerinde baykuşlar tünedi.
Gün geçmez ki ümmetin coğrafyasından feryat yükselmesin,oluk oluk kan akmasın.
Bir olarak bıraktığın ümmetin kaç parçaya ayrıldığının sayısını onu parçalayanlar dahi unuttu.
Müslümanların iç eleştiriden anladığı,kendi mezheplerinden ve meşreplerinden olmayana yönelttikleri saldırgan,dışlayıcı,ötekileştirici,yer yer tekfirci tavırdır.
“Hayatı bir okula çevirelim;’lâ’ silgimiz olsun ‘illâ’ kalemimiz olsun!” diyecektim.”Lâ ile silip,illâ ile yazalım,’Lâ ilâhe’ deyip temizleyelim enkazı ‘İllallah’ deyip yerine inşa edelim yepyeni bir hayatı” diyecektim.
“Hem unutma dedi,unutma,Muhammed muhabbettir.Kişi aklıyla değil kalbiyle sever.Onu hissetmeden onu anlamak ne mümkün?Onu sevmeden onu hissetmek ne mümkün?”
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz” diyordu;fakat daha müthiş,insanı iliklerine kadar sarsan bir şey daha söylüyordu:”birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş sayılmazsınız!” Bu,imanı yetiştiren toprağın sevgi olduğunu ifade etmekti.Muhabbetin yürekte istikrar bulmuş hali olan iman,ancak sevgi toprağında boy verebilirdi.
"Taktik bellidir: Başkalarını suçla fakat sakın kendini değiştirme. Aynı şeyleri yap, farklı sonuç bekle. O sonucu elde edemeyince 'kader' de, 'yazgı' de, 'zaman' de, 'talih' de, 'şans' de, 'uğur' de, ne dersen de. Fakat sakın 'estağfurullah' deme."