En Eski Efrasiyab'ın Hikayeleri kitaplarını, en eski Efrasiyab'ın Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, en eski Efrasiyab'ın Hikayeleri yazarlarını, en eski Efrasiyab'ın Hikayeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“…müdürler ve muavinlerin suratlarından pek farkı olmayan duvarlar da yüksek ve yüce, çirkin, kirli bir renkteydi. Çirkinliğe büyüklük eklendiğinde tiksinme duygusunun korkuya dönüşeceğini bilen devlet, okulların böyle bir renge boyanmasını uygun görmüştü…”
“Artistik ve ahlaki değerlere asırlar boyu bir türlü erişemedikleri için bunlar uğruna bir ömür harcamayı enayilik olarak gören ve güzelliği üretmek yerine onu para, şiddet ya da kurnazlıkla elde etmeyi fazilet sayan insanların ülkesindeki okullarda, en az rağbet gören ve pek ciddiye alınmayan bir ders de resimdi…”
Son derece güzel bir roman. Cezzar Dede adında bir adamı Ölüm almaya gelir. Ancak bu arada bir kabadayı işe oyun oynayıp kazandığında canını almıştır ve ortağı olması sebebiyle Cezzar Dede'ye bir şans vermiştir. Çeşitli konularda birbirlerine hikayeler anlatacaklar ve anlatılan her hikaye için bir saat yaşama hakkı olacaktır. Bu arada torunlarına Efrasiyab'ın hazinesini bulmaya gideceğini söyler. Kurtulmanın tek yolu yüzü mühürlü olan Ölüm'ün gülümsemesidir. Acaba kitabın sonunda bu gerçekleşebilecek midir? Soluksuz okunan bir roman.
Bittiğinde üzüldüğüm nadir kitaplardan.Gerçeklik ve gerçeküstülük arasında kısa bir gezinti. Farklı hikayelerden oluştuğu için herbirine başlarken tekrardan heycan yaratıyor.
ihsan oktay anar'ın diğer kitaplarına göre biraz daha geri planda kalsa da bu kitap aslında çok eğlenceli bir kitap. uzun ihsan bu kitabında doğu-batı sentezini mizahi öğelerle harmanlayarak çok güzel işlemiş. size tavsiyem bir çırpıda okumayın. hikayeleri günlere bölerek okuyun ki kitabın tadına varabilirsiniz. ayrıca yakaladığınız ayrıntılar
"(...) o güne dek gördüğü ve tanıdığı insanların neredeyse tümü, hesap kitap işlerini erkeğe, güzelliği ve onu üretmeyi de kadına yakıştırır, ikincisini aşağılamak bir yana, üstelik onu kirletmeyi ve lekelemeyi de marifet sayarlardı."
"Bu haliyle o, Tanrı'nın insanlara öğrettiği iyiyi tanıyan, fakat iyiliğin tadını çıkarmak yerine başkalarını kötülükle itham eden bir ahlâkçı gibiydi. Kısacası güzellik, adamın içine bir türlü girmemişti."
"Belki de güç tutkusunun insanı vardıracağı yegâne yer, erkeklik ve onu kullanmanın en kaba yolu olan şiddetti. Gel gör ki şiddetin en yalın biçimi, güzel olan, belki de dişil bir şeyi parçalamak ya da kirletmekti; bu da elbette insanda güçlü olduğu duygusu uyandırırdı."
"Çirkinliği görenler çirkindir belki, hem dünyayı korku duygusuyla değil, güzellikle tanıyorum. Benim ona baktığım gibi, dünya da bana bakıyor ve gülümsüyor, ben ona neden gülümsemeyeyim?" "