Ancak her şeye paranın egemen olduğu bu insanlık dışı düzene ayak uyduramıyorsam kabahat bende mi? Çok denedim ama ne yapalım, elimden bir şey gelmiyor. Bu düzene karşı bende kronik bir alerji gelişmiş durumda, bir tür 'uyumsuzluk hastalığı' tedavisini bulamadım.
Peki sence, insan bizler gibi bir şeyleri değiştirmeyi deneyip beceremeyince ne yapar? "Ne yapmalı?" sorusuna bulunan tek yanıt: 'öyle yapmamalı' ise, işte o zaman ne yapmalı?
Her insanın mutlaka kendi annesiyle ya da babasıyla, ya da ikisiyle birden, yaşadığı, çözemediği "sorunlar" vardır kuşkusuz. Eşyanın tabiatı gereği. Ama ne olursa olsun, bir yolunu bulup bunları onlar hayattayken çözmeli.
Ama herkes kendi gettosunda, birbirinden kopuk kopuk yaşamaya devam ederse, karşılıklı ön yargılardan kurtulamayız. Bunları aşabilmek için farklı kültürlerarası köprü vazifesi görebilecek insanlar gerek.
"Bir yere ait olanların" o kendinden emin, o mülkiyetçi, o yabancıları dışlayan küstah bakışlarından kaçmak için sığınmıştı Brüksel'e. Yalnızlığını bu puslu, yağışlı kentin renksizliğine gizlemek istemişti.
Zorlamalar da doğallığı, coşkuyu yok edebilir Erdinç. Ne kadar inkâr etsen de, ben özgürlüğümü korumaya çalışırken, sen iç içe geçmiş bir ilişki peşindeydin.
12 Eylül’de yurtdışına çıkmak zorunda kalmış bir babayla (Erdinç) oğlunun (Devrim) birbirlerini arayış hikâyesi...
Dönem sorunlarını içerse de yazarın tarzına ısınamadım. Üzülerek beğenmediğimi yazmalıyım.
Eksik TaşlarYiğit Bener · Can Yayınları · 201242 okunma