Sohbetlerinden hoşlandığı, varlıklarından huzur duyacak kadar kendisine yakın bulduğu erkeklerle ise sevgili ilişkini değil, dost kalmayı yeğlerdi. Böylece kendi de karşısındaki erkek de o klasik toplumsal cinsiyet rollerini üstlenmiyor, bu sayede “sevgililiğin” bedeli olan fırtınaların, bağımlılıkların, görevlerin, kıskançlıkların, birbirine karşı egemenlik kurma oyunlarının tuzağına düşmüyorlardı.